Eurocontrol ve Ekonomi

 

Şu sıralar gündemde olan

Yanardağ

http://web.shgm.gov.tr/kurumsal.php?page=haberler&id=1&haber_id=1696 target="new" ve

SESAR ortak arıyor

http://web.shgm.gov.tr/kurumsal.php?page=haberler&id=1&haber_id=1631

haberleri üzerine ortak payda olan Eurocontrol ile ilgili biraz güncel bilgi toplamak istedim.

Geçenlerde çevirisi ile birlikte sitemde yayınlamış olduğum “The Controller” dergisinin Haziran 2010 sayısı, şöyle bir okunup geçilmişti.

Hava Trafik Kavramsalı Nedir?

http://www.servetbasol.com/Articles/ucuyorum/GarotJean.htm

Geçen sene meydana gelen Eyjafjallajokul patlamasından sonra Grimsvotn volkanının da patlaması, hava yollarını nasıl etkileyecek?

Geçen sene alınan tedbirler işe yaradı mı?

Bu sene Eurocontrol ne yapmayı planlıyor?

Basından takip etmektesiniz ama Eurocontrol’de çalışanlar ne düşünüyor?

Ne de olsa onlar sorunlarla yüz yüze ve olayların arka planlarını da biliyorlar.

Gelin onlardan birinin sözlerine kulak verelim.

- / -

ATM hizmeti karşılığında ödenenler, satın alma değildir.

En önemlisi, uçak şirketleri uçuş hatlarına para öderlerken ilerisi için yatırım olarak göremezler ödemelerini, böyle bir şey yok. Karşılığında bir şey beklemezler.

(National Administration) Ulusal Yönetim’lere bağlı ATM servislerinin ücretini ödüyorlar! Servis ücreti ödediğinde gelecekte servisin daha genişlemesi, iyileşmesi sadece temennidir! Beklenti değil...

Bilindiği gibi bu ödenen paranın büyük kısmi da havaalanı işletmelerine gidiyor!

Hava alanları 5 yıldızlı otel gibi işletiliyor. Onun masrafı (biz dağıtıyoruz toplanan parayı), toplanan meblağ inanılmaz büyük ancak Eurocontrol, ECAC vs kuruluşların cebine çok gitmiyor, devletlerin kasasına gidiyor, devletler bir çeşit vergi soygunu yapıyorlar hava yolları ve yolcuları üzerinden – petrolde yaptıkları gibi!!!

Daha ucuza işletilen hava alanları var, oralara da ucuz seferleri yüklüyorlar...

ATM pahalı, çünkü dünyadaki en lüks işletmeler (hava alanı vs), en yüksek teknoloji (röntgenler, otomasyonlar, radarlar vs) en yüksek güvenlik sistemlerini kullanılıyor....

Projelerde dönenler ise tamamen politik çekişmeler yüzünden...

Örneğin tam otomatik (insansız) ATM’e karşı çıkanlar sendikalar ve sosyalist partiler!

Avrupa da sendika çok önemli hele sağlık, polis, hava trafik vb işler ise, en ufak grev veya zıtlaşmayı kaldırmıyor...

Eurocontrol’ün bir sürü görevleri var, buna karşı bir miktar para alıyor devletlerden... Bir kısmının karşılığını çok verimli olarak veriyor, örneğin CRCO ve CFMU. Fakat Proje kısmı, Garot Jean’nin dediği gibi batık (Bak. Hava Trafik Kavramsalı Nedir?). Bir kısım para kara delik projelere gidiyor...

Projelerdeki başarısızlığın ardında direkt olarak ATM servis sağlayıcılar (yani Eurocontrol vb ) mevcut değil. Büyük politik oyunlar dönüyor. Herkesin onayladığı uyduruk projeler, işte tamamen politik çekişme yüzünden!

İkinci dilemma, bu adam proje kısmında baş yöneticiydi uzun sure. Bu sure zarfında bunları yazıp çizseydi ya! Emekli oldu, atıp tutmak kolay!

Kendi sorumluluğundayken neden biraz olsun düzeltmeye yeltenmedi?

O da isin başındayken gününü kurtardı.

Hiç bir sivil kurumun devletlerle uğraşması beklenemez, devlet politikaları ve gücü ile savaşması beklenemez...

 

ATM’deki sıkıntıyı aslında kimse tam görmüyor:

Bundan 20-30 yıl önce ATM’den ciddi şikayet var mıydı? Yoktu!

Uçuş ücretleri çok pahalıydı. Çünkü uçak pahalı, teknoloji pahalı, uçaklar konforlu, geniş koltuklar, limitsiz bagaj, limitsiz içki, yediğin önünde, yemediğin çöpte, hiçbir tasa duymadan gidiyordun!

Hava alanları pırıl pırıl, yerler mermer, her saat başı parlatılır. Dükkanlar pırıl pırıl restoranlar konforlu, banklar elinin altında vs. Uçak yolcusu belli bir zümreydi! Bu zümrenin talebi belliydi, kapasite belliydi…

Ne zaman ki Avrupa devletleri isçi-memur kitlesinin uçak yolu ile uzak beldelerde tatil yapmasına karar verdi, uçak yolcusunun tabanı genişledi...

Talep yükseldi, kalite beklentisi düşmeye başladı...

(1975 sonrası başladı, 90’larda tavan yaptı, son 10 yılda sıkıntı haline geldi)

Artik herkes her yere uçmak istiyor. Uçak ucuzladı, çünkü teknoloji ucuzladı, sürüm arttı. Uçak şirketlerinin işi kolaylaştı, uçaklar tam doluyor hiç zarar etmiyor. Fiyatlar dikey inişe geçti. Belli bir noktada rekabet ve yolcu zümrenin lüks talebi olmaması sonucu uçakta yemekleri bile kaldırdılar. Fiyatlar aşağıya indikçe indi...

Fakat servis sektörü fiyatları tam tersine enflasyonla orantılı sürekli artış halinde! Hava alanı işletimi ucuzlamıyor, ATM ucuzlamıyor vs.

Bu durumda iki uç arasında gerilim artıyor...

Uçak şirketi diyor ki ben 100 euro’ya bilet satıyorum! Yolcu ödüyor 165 Euro! Nasıl olur? Gerçekten böyle. 100 Euro ya bilet aldığında bir 65 Euro’da alan vergisi, ücret’ler vs ödüyorsun... 65 Euro direkt devletlerin kasasına gidiyor... Ayni benzin gibi, 2 €’ya alıyorsun 1€’dan fazlası direk devletin cebine... Üstelik bir de kapasite artışı baskısı var. Uçak şirketleri piyasa büyük, talep çok, kapasiteyi arttırın ben 2 -3 misli insan taşıyayım, çok kar edeyim diyor, devletlerin umuru değil çünkü 2 misli insan için 2 misli hava alanı lazım. Her bir hava alanı 10 milyar dolar falan…

Ne diye cepten harcasın? Tıkır tıkır vergisini alıyor…

Çevreciler de bastırıyor, bir uçak atmosferi şu kadar kirletiyor bla-bla-bla

Şimdi Yol Ücretleri’ne yeni bir sistem getiriyoruz, Salınım ücreti (emission charge)…

Bir uçak tam yolcu ile kalkarsa bu cevre vergisini en az ödeyecek. Az yolcu ile kalkarsa katlanarak artıyor… Bu nasıl geldi? Eurocontrol mu icad etti?

Bugün çoğu büyük Avrupa devleti parlamentosunda yeşiller de söz sahibi... Onların diretmesi… Onlar, ayni zamanda trafik yollarının çoğaltılmasını istemiyor.

Askerler de istemiyor!!! Hadi buyrun...

Hangi sivil sektör, askere, Nato’ya, yeşillere, solculara, sendikalara vs rağmen hava yolu şirketleri daha çok kazansın, ama vergi ödeyenlerin yükü artsın (hava alanı ve ATM kurulacak) diye kapasite artısı projesini ciddiye alabilir ki?

 

İşin sıkıntısının bir kısmini Eurocontrol çekiyor zaten...

Devletlerle, sivil teşkilatlarla, özel sektör ve havayolları arasında arabuluculuk görevi yapıyor.

Hava yolları biz fiyatları indirdik, masrafları kıstık, kapasiteyi en iyi kullanıyoruz, sıra sizde diyor... Devletler de topu Eurocontrol’e atıyor...

Hadi sıra sizde, siz de kemer sıkın, masrafları kısın, projeleri azaltın….

Eee nereye varacak iş? Devlet kasaları şişmeye devam…

Eurocontrol’un durumuna bir başka örnek, dün yayınlandı.

Hani gecen aylarda İzlanda’da yanardağ patlamasında (ash-crisis) kül krizi olmuştu ya, Eurocontrol güvenlik enlemlerinde ciddi kararlar alarak, havayollarını engelleyerek, rotaları hızla değiştirip gecikmeleri en az’a indirerek falan çok takdir edilmişti! EU, sivil havacılıklar, hükümetler vs takdir etti…

Sonra ne oldu?

Bütün havayolları saldırıya geçti!

Milyarlarca zarar ettik sizin yüzünüzden sizi süründüreceğiz, kapattıracağız vs vs....

Bu sefer yine İzlanda’da yanardağ faaliyete geçti. Eurocontrol derhal kül krizi ekibi (ash-crisis team) kurup işe koyuldu. Dünkü toplantıdan çıkan sonuç:

-Biz sürekli durumu ve riskli bölgeleri açıklayalım, havayolları kendileri karar versin!

Şimdi uçak düşerse “vay Eurocontrol beceriksiz, mahvettiler vs. vs”...

Halbuki iki ucu sorunlu değnek. Kimseyi memnun etmenin olanağı yok.

Özel sektör ve devletlerin arasında resmen şamar oğlanına döndük...

- / -

İçi beni yakar, dışı seni.

Trend (eğilim) gereği herkesi uçurmaktayız, treni kaçırmayalım diye acele ediyoruz ama alt yapının en önemli katmanı olan insanı yok sayarak başarı yolu arıyoruz.

Görülüyor ki bazen altından kalkılamayacak sorumluluklar üzerimize kalıyor.

Bizden kendi yol ve yöntemimizi bizim yaratmamız isteniyor. Doğrusu da bu.

ATM, Airline, DGCA, hepsi birer kurum.

Bu kurumları başarılı ya da başarısız yapacak olanlar ise yine insanımız.

Uçacak olan da, uçuracak olanda, hizmet verecek olan da insan.

Bu insanlarımızı nasıl yetiştireceğimizi hala planlamadık.

Şu anda sormamız gereken asıl soru şu;

Hızla değişen bu Teknoloji çağını değiştirecek nesiller yetiştirebilecek miyiz?

 

www.servetbasol.com