Demo

 

Edinburg Üniversitesi tarih profesörü Alexander Tytler 1787’de, Atina Cumhuriyetinin çöküşü ile ilgili şunları söylemişti;

“Demokrasi doğal olarak, hep geçici özellik sergilemiştir; süreli bir devlet yönetimi olarak kalması imkansızdır.

Demokrasi oy verenlerin, ulusal hazineden kendilerine cömert hediyeler verilebileceğini keşfettiği ana kadar devam edecektir.

O andan itibaren çoğunluk, hep kendisine ulusal hazineden en fazla pay vaat edene oy verecek, bunun sonucunda da gevşek maliye politikaları yüzünden demokrasi çökecek, sonunda da hep olduğu gibi demokrasi, diktatörlükle son bulacaktır.

Tarihin başlangıcından beri dünyanın en büyük medeniyetlerinin ortalama ömrü yaklaşık 200 sene olmuştur. Bu 200 sene içerisinde ise hep bu aşağıdaki döngü, sırası ile yaşanmıştır;

- Kölelikten manevi inanca geçiş,

- Manevi inançtan güvenli cesarete geçiş,

- Cesaretten özgürlüğe geçiş,

- Özgürlükten bolluğa geçiş,

- Bolluktan gönül rahatlığına (rehavet) geçiş,

- Rehavetten kayıtsızlığa (umursamazlık) geçiş,

- Umursamazlıktan bağımlılığa geçiş,

- Bağımlılıktan yeniden köleliğe geçiş. . . . ve diktatörlük.

 

St.Paul/Minnesota’daki Hamline Üniversitesi Hukuk Fakültesi profesörü Joseph Olson son ABD başkanlık seçimlerindeki ilginç noktalara dikkat çekiyor:

Obama’nın kazandığı eyalet sayısı 19; Romney 29.

Obama’nın kazandığı toprağın alanı 580.000 sq/mile, Romny 2,427,000 sq/mile

Obama’nın kazandığı eyaletlerin nüfusu 127 milyon, Romny 143 milyon.

Obama’nın kazandığı eyaletlerdeki her 100.000 kişide cinayet oranı 13.2, Romny 2,1.

 

Profesör Olson ekliyor:

“Büyük haritaya baktığınızda Romny’nin kazandığı topraklarda çoğunlukla ülkenin vergi ödeyen vatandaşları yaşıyor.

Obama’nın kazandığı topraklarda ise harap binalarda düşük eğitimli, düşük gelirli ve çeşitli devlet yardımı alan vatandaşlar yaşamakta.”

Profesör Olson, ülke halkının yaklaşık %40’ının “devlet yardımı” ile yaşamını sürdürüyor olmasını, ABD’nin Profesör Tytler’ın tanımındaki “umursamazlıktan bağımlılığa geçiş” evresine gelindiğine inanmakta.

“Eğer ABD senatosu, ‘kanunsuzlar’ dediği 20 milyon kaçak göçmene af çıkartarak vatandaşlık verir ve bu kaçaklar oy kullanırlarsa, ‘bağımlılıktan yeniden köleliğe geçiş’ evresi, en fazla 5 sene içerisinde gerçekleşir” diyor.

 

Konumuz, ülke kalkınması ve eğitim.

Sakın bir paralellik kumaya çalışmayın ve bu gibi düşünceleri aklınızdan çıkarın.!

Havacılık ile “meslek” kavramını buluşturmaya çalışıyoruz.

Yapılan güzel girişimlere bakın.

SHGM sitesinde “Sivil Havacılık Komisyonu İkinci Toplantısını Gerçekleştirdi…” diye bir haber var.

http://web.shgm.gov.tr/kurumsal.php?page=haberler&id=1&haber_id=2718

Bu haberden bir alıntı;

“Komisyon Başkanı Prof. Dr. Durmuş GÜNAY'ın başkanlığında 05 Mart 2013 tarihinde SHGM hizmet binasında gerçekleştirilen toplantıya, Üniversitelerin Meslek Yüksek Okulları ile Sivil Havacılık Meslek Yüksek Okulları olmak üzere toplam 15 Yüksek Öğretim Kurumu katıldı.

İstanbul, Atılım, İstanbul Kültür, Akdeniz, Dicle, Kırklareli, Türk Hava Kurumu, Ege, Girne Amerikan, Erciyes, Anadolu, Özyeğin, Kapadokya MYO, Atatürk, Gümüşhane Üniversitelerinin Meslek Yüksek Okullarından öğretim üyelerinin katıldığı toplantıda, Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği (TÖSHİD) ve THY temsilcileri de yer aldı.”

 

Şimdiye kadar Havacılık Sektörü içerisinden, Üniversitelerin bilimsel çalışma yaparak işletmesini geliştirmek ve bilimsel bir temele oturtmak için (benim bildiğim, duyduğum ve yararlandığım) böyle bir talep olmadı sanıyorum. En son “yorgunluk” üzerine yapılan araştırmada bile üniversitelerin katkısı yok. Nerede ise bir avuç gönüllü uğraş verdi. Zaten bu haberdeki toplantıya katılan ve Havacılık Sektörünü temsil edenler azınlıkta ve hangi uzmanların neden sadece temsilci sıfatı ile katıldıklarını da bilmiyoruz.

Böyle bir çalışma aslında bir devrim niteliğinde.

Sadece bir ucu eksik.

Havacılık Sektörü.

 

Bu komisyona paralel Havacılık Sektörü çalışanları için de bir komisyon kurulsa, Yorgunluk’tan NDT’ye, Yolcu Hakları’ndan Düzensiz Yolcu yaptırımlarına, Sivil Havaaracı Kaza Araştırma ve İnceleme Kurulu’ndan Yetisiz Yolcu Haklarına ve daha birçok soruna üniversiteler ile birlikte bilimsel çareler araştırsa, daha iyi olmaz mı?

 

Lisanssız üniversite mezunu vasıfsız bir işçiye benzer.

Asıl sorun, eğitmek ve vasıflı işçi yetiştirerek kişileri devlet yardımına muhtaç etmemek.

Ne kadar çok insan eğitirsek, ülke olarak o kadar başarılı olacağımız kesin.

Eğittiklerimizi de sektörün gerçeklerine ve taleplerine göre eğitmeliyiz.

YÖK ve Havacılık Sektörü SHGM organizatörlüğünde başaracaktır.

Bir elin nesi var, iki elin sesi var.!

minima maxima sunt

Küçük şeyler büyük önem taşır!

Sevgiler

www.servetbasol.com

130325