Karar Vermenin Doğası

APH-1825.jpg

Güç kararlar vermek için çeşitli teknikler geliştirmişiz. Kısmi kararlar, gecikmeli kararlar, geçici kararlar, ideal olmayan kararlar, eksik kararlar, indirgenmiş kararlar, genişletilmiş kararlar… Yakından incelendiğinde görülür ki bunların her biri karar vermeği kolaylaştırır.

Kısmi kararlar birçok şekilde gerçekleştirilebilirler. Temel prensip, güç bir işin küçük parçalara bölünmesidir. Ana işin çeşitli küçük parçaları üzerinde verilen küçük kararların toplamı ana kararı verebilir. Alt kısım kararları başka başka kişiler tarafından verilebilir. Bir karar zaman içinde dağılmış alt karar kısımlarına bölünebilir. Bu durum zamana bağlı işlerde kullanışlı olabilir. Uçuş planlama işlemleri uçakların güvenli seyri için bu tekniği kullanır.

Geciktirilmiş karalar da karışık durumları açığa çıkarmak ve riski en aza indirmek için bize yardımcı olurlar. Hava Trafik Kontrolörleri uçaklara gereksiz hareketler yaptırmaktan kaçınmak ve riski azaltmak için karar vermeyi mümkün olduğunca çok geciktirirler.

Geçici kararlar hiç bir şeyin belirli olmadığı fakat bir şeyin ille de yapılması gerektiği zamanlarda kullanılırlar. Bir olasılık, seçiminiz doğru olabilir. Acil durumlarda kullanılır. Geçici kararlar ekonomik durumu veya kendi önlerini göremeyen şirketler tarafından kullanılırlar.

İdeal olmayan kararlar çalışanların ya da şirketin yeteneklerinin-imkanlarının yeterli olmadığı zamanlarda kullanılır. Çalışmaya devam etmek ve durumu en kısa sürede iyileştirmek için ideal olmayan bir karar alınır.

Eksik bir karar ideal olmayan bir karar değildir. Sonradan seçim yapılabilecek açık seçenekler içeren eksik karalar verirsiniz. Esneklik gerekli olduğu zaman kullanılır.

İndirgenmiş kararlar, gerekli kararlardan mantıksal olarak indirgenir. Orijinal kararın aynısı olmaları gerekmez fakat orijinal kararın lineer bağımsız unsurlarını içeren en az bir sonucu vardır.

Genişletilmiş kararlar bazı durumlarda orijinal kararı içeren sonuç alanını genişleterek işi kolaylaştırır.

Yalnızca harika düşünebilen öğrenciler yetiştirmek yeterli değildir. Zihinsel yükü ağır mesleklerde çalışacak öğrenciler kendi zihinsel yüklerini nasıl azaltabileceklerine ilişkin yetenekler ve alışkanlıklar geliştirmeği öğrenmeli-öğretilmelidirler.

Ali Riza Saral

https://largesystems-atc.blogspot.com/2010/11/karar-vermenin-dogas-uzerine.html?m=0

 

Atatürk'ün Anadolu’da mevcut 2146 Amerikan Okulunu neden kapattığını bilir misiniz?

Her şey İstanbul kuşatması ile başladı.

Kuşatma öncesi İstanbul'da mevcut tüm sanatkar ve zanaatkarlar kaçmışlardı.

Bilindiği üzere bu zanaatkarların çoğunluğu azınlıklardan oluşmakta idi. Bunların çoğunluğunu da Ermeniler oluşturmakta idi.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u aldığında yayınladığı ilk fermanı herkes bilir;

"Tüm inançlar benim korumam altındadır."

Ama ikinci fermanı kimse bilmez.

"İstanbul'u terk etmiş olan her zanaatkara geri dönmesi halinde tüm mal varlıkları iade edilecek ve dönüşü nedeniyle de mükafatlandırılacaklardır."

Düşünün, şehirde terzi, duvarcı, demirci, nakkaş, kakmacı, vs.. kalmamış.

Şehir ise top ateşi altında inlemiş ve perişan.

Ekonomiyi yürütmek için gerekli olan bu zanaatkar sınıf olmadan yaşamı devam ettirmekte zorlanırsınız. Bu fermanların önemi buradan gelir.

Akılcı ve gelecek kuran kararlar.

Amerika Birleşik Devletleri, Fatih Sultan Mehmet'i örnek alarak, bu okulları Anadolu'da şu üç nedenle kurmuştu;

1- Zanaatkarlara İbranı-Arap dili yerine Latin harflerle eğitim verirken Yeni Dünya dedikleri Amerikayı tanıtmak, fırsatlar ülkesi diyerek bu zanaatkarları yüreklendirmek ve göçe teşvik etmek. (Örnk: asırların Zil üreticisi olan aile Amerika’ya göçüp "Zilcihan" diye dünya markası oldular)

(Atatürk'ün (nüfüsunun ancak %10 okuma/yazma bilen) bir ulus yaratma çabasındaki Harf Devriminin esası da bu göçü önlemeye yönelik çaba nedeniyledir.)

2- Aslen Ortodox olan Ermenileri mezheplere ayırarak böl ve yönet stratejisi.

(Artık Katolik, Protestan, Baptist, Lutheryan, Evangelik, Amish, Presbiteryen Ermeni görmek mümkün)

3- Arap kökenli yerli halkı Şii ve Sünni ayrımında derinleştirerek bölünmeyi hızlandırmak.

Artık Anadolu'da fazla zanaatkar kalmamış olsa bile bazı Türkler, Atatürk'ün gösterdiği hedefler doğrultusunda endüstriyelleşme hareketine başlayınca da ülkedeki yandaşları ile bu gelişimi baltalamayı başardılar. Bu gelişimin baltalanmasını resmileştiren Marshall Yardımı anlaşması ile de kalıcı hale getirdiler. Köy enstitülerin kapatılma nedeni aslında budur.

Amerika Birleşik Devletleri, Osmanlı’dan öğrendiği ile dünyayı idare etmektedir.

• 24 Ekim 1945’de kurulan BM’ye girildi.

• 14 Şubat 1947’de Dünya Bankasına girildi.

• 11 Mart 1947’de İMF’ye ortak olarak katılındı.

• 22 Nisan 1947’de Truman Doktrini kabul edildi.

• 04 Temmuz 1948’de Marshall Yardım Planı kabul edildi.

Türkiye'de demiryolu yerine karayolu taşımacılığının tercih edilmesinin, ABD'nin yaptığı Marshall yardımının bir koşulu olduğunu, 1950 yılında ulaşımdaki %50 oranına sahip demiryolu taşımacılığının, 2003 yılında % 5’ e düştüğünü, Türkiye'de % 95 olan kara yolu taşımacılığının payının; ABD'de % 43 olduğunu, şimdilerde kimseler bilmez.

Marshall Yardımı adı altında Türk Sanayi ve Eğitim Sistemi üzerine konan ipotek (başka bir deyişle teslimiyet), hava ve demiryollarından vazgeçilerek petrol ve yan sanayi ürünlerinin tüketimine dayalı “Karayolu” nu ulaşımda ve sanayide kalkınma için temel araç olarak seçmemiz (ya da seçmeye teşvik edilmemiz), denizi doldurarak Topkapı Sarayı Duvarları boyunca sahil yolları, Beşiktaş Bulvarı, daha sonraları Otoyol yapımı ve bir Cumhurbaşkanımız’ın dediği “Demiryolları Komünist işidir” veciz sözü; ülkemizin nereden nereye geldiğinin çok açık bir ifadesidir.

İşte o günden beri söylene gelen sözün tarihçesi budur.

"Türkiye'de hiç bir başarı, cezasız kalmaz!"

Bizde akıllı mı yok? Var. Hem de pek çok. Peki neredeler bu akıllı insanlarımız? Elbet yatırım ve ARGE’ye önem veren devletlerde.

Rahmetli İsmet İnönü, 1963’te, Türkiye’yi ABD’nin yarı sömürgesi yapan bu durumu, şöyle açıklamıştı:

“Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlenmesini istiyorsunuz. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım ben bunu? Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar. Yapabilirler mi bunu? Hepsinin çevresinde uzman denen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar. Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurdan önce sefirden öğreniyorum.”

Demek ki karar verme mekanizmalarını etkiler ve kontrol ederseniz, o ülkeyi etkiler ve kontrol edersiniz. Karar vermek güzel bir yeti ama karar verirken, seçeceğiniz varış noktası sizi tanımlayacak, bunu da bilmeniz lazım.

Tüm o anlaşmalar halen yürürlüktedir.!

Marshall Yardımı ve sonra NATO, nasıl etkiledi bizleri;

- Önce Enstitülerin yöneticileri ve öğretmenleri değiştirildi. Arkasından 2000 öğrenci sınıfta bırakılarak enstitülerden uzaklaştırıldı. Babalarına tazminat davası açıldı.

- 1947'de çıkarılan 5117 ve 5129 sayılı yasalarla köylerde görev yapan enstitülü öğretmenlerin kurumları ile ilişkisi kesildi. Ellerinden araç gereçleri alındı.

- Yüksek Köy Enstitüsü, 1947-1948 öğretim yılında kapatıldı.

- 9 Nisan 1947 günü bir yönetmelikle öğrencilerin yönetimde söz sahibi olmalarına son verildi, ders dışı çalışmaları kısıtlandı.

- 9 Mayıs 1947 günlü genelgeyle karma eğitime son verildi.

- 20 Mayıs günlü genelgeyle enstitü kitaplıklarında sakıncalı görülen kitaplar ayıklandı ve yakıldı.

- 1948'de enstitülerde izlenen programlar öteki okulların programlarına çevrildi, iş eğitimine son verildi.

- Enstitüleri bitiren öğretmenler amaç dışı olarak ilkokul veya gezici başöğretmenliklere atandı.

- Birçok enstitü mezunu öğretmenin, yedek subaylık hakkı ellerinden alınarak çavuş çıkarıldı.

- Artık, gazetelerde kimi yerlerde Köy Enstitülü öğretmenlerin komünistlik yüzünden tutuklandıkları haberleri yayınlanmaya başladı.

Bazılarımız kolay karar verir. Bazılarımız ise zorlanır karar vermekte.

“Muhterem milletime tavsiyem odur ki,

Sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki ve vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an vazgeçmesin.”

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

www.servetbasol.com

180618