KENDİMİZİ TANIMAK

 

Bir arkadaşımız Rusları küçümsemiş ve

Keşke biz de yapabilsek demiş.

 

Küçümsemek için önce Rusların Havacılık Tarihindeki yeri ve katkılarını incelemek gerekir. Bakınız;

www.servetbasol.com Havacilik Kronolojisi

 

Aslında Rusların teknolojilerini, ticari amaçlı kullanmadıklarından pek de derinlemesine bilmiyoruz.

Bu günlerde ticari amaçlı kullanım için üretim girişimleri mevcut ama yine satan ile alan arasında kaldığından yeterince bilgilenemiyoruz.

 

Gelelim "Keşke" Konusuna.

Havacılık tarihinde yaptıklarımız, hiç de öyle görmezden gelinecek ve küçümsenecek gibi değil.

Tarihimize bakınca göğsümüzü kabartan olaylara rastlıyoruz ama birileri bunların devamına ya da geliştirilmesini engellemiş bir şekilde.

Yani kendimizi aciz duruma düşüren yine bizleriz.

Başkalarına kızmayın ve Atatürk’ün ölümünden sonra olan gelişmelere daha bir dikkatle bakın!

 

1874-10-09 Posta Birliği ve Heinrich Von Stephan

GPU Bern Antlaşması, İsviçre’nin Bern Kentinde, Alman Posta Memuru Heinrich Von Stephan tarafından gündeme getirilmiş ve 22 ülkenin katılımı ile “General Postal Union” adı altında serbest posta dolaşımını sağlamak amacı ile imzalanmıştır. 9 Ekim Posta günü olarak halen kutlanmaktadır.

 

1875-07-01 Türkiye GPU üyesi oldu.

Adı sonradan “UPU” olan “General Postal Union”a Türkiye, 1 Tem 1875’de katılmıştır. Bu birliğin amacı, posta dağıtım usul ve kurallarını Uluslararası bir seviyede yapabilmek ve postanın serbest dolaşımını sağlamaktır. Şu an 191 üyesi bulunmaktadır.

 

1878-10-09 General Postal Union (GPU), Universal Postal Union (UPU)

Uluslararası posta trafiğindeki artış ve posta servisindeki uluslararası işbirliğinin artması ile adını UPU (Universal Postal Union) olarak değiştirdi.

 

1911-06-28 İlk Türk Pilotları – Fesa ve Yusuf Kenan Beyler

28 Haziran 1911'de yapılan sınavda en yüksek notu alan Süvari Yüzbaşı Fesa ile İstihkam Teğmen Yusuf Kenan Beyler, uçuş eğitimi için Temmuz 1911'de Fransa'daki Bleriot Fabrikası'nın uçuş okuluna gönderilmiştir. Süvari Yzb. Fesâ Evrensev ve İstihkâm Tğm. Yusuf Kenan Beyler, 21 Şubat 1912 yılında eğitimlerini tamamlayarak 780. ve 797. sıra no’lu Fransız havacılık diplomalarıyla, 1912 Nisan ayında İstanbul’a döndüler ve Türk ordusunun ilk pilotları oldular. Türk Hava Kuvvetleri' nin 1 numaralı savaş pilotu brövesine sahip olan ve Türk havacılık tarihine geçen bu pilot, Yüzbaşı Fesa Bey 'dir.

 

1912-01-XX Türkiye’nin İlk Hava Alanı

Mahmut Şevket Paşanın emriyle Ayastefonos (Yeşilköy) ile Safraköy (Sefaköy) arasında ilk havaalanı yapıldı. 700 metre genişliğinde ve 1500 metre uzunluğundaki çimlerle kaplı bu alanda, 16’şar metre yüksekliğinde iki de hangar bulunuyordu.

 

1912-07-03 Türklerin İlk Uçuş Okulu

Yeşilköy'de (Ayastefanos) Hava Okulunun (uçuş okulu) açılmasıyla Türk Ordusu, uçucu subaylarını ülkesinde yetiştirmeye başlamıştır. Türk askeri havacılığının gelişmesinde ve güçlenmesinde en önemli aşamalardan birisi olan Hava Okulu'nun açılmasından sonra Türk Ordusu'nda havacılık çalışmaları hızlanmış, personel sayısı çoğalmış ve kısa zaman içerisinde birliklerde hava bölükleri (tayyare bölükleri) kurularak havacılar aktif kıt'a görevi yapmaya başlamışlardır.

 

1913-xx-XX İlk Mühendis Pilotumuz

1913 yılında temel uçuş eğitimini tamamlayan pilot (Ord. Prof. Dr.) Ali YAR, dünyanın ilk üç uçak mühendisinden biridir. Paris Üniversitesi’nden 1911 de "Licencie" olarak mezun oldu. 1915 de Darülfünun Fen Fakültesi Cebr-i Ala muallim muavinliğine ve 1924 tarihinde müderrisliğe terfi etti. 1 Ağustos1933 tarihinde de Ordinaryüslüğe yükseltildi. 1933-1938 yılları arasında Fen Fakültesi Dekanlığı yaptı ve 1955 tarihinde emekliye ayrıldı.

Daha sonra Türkiye’nin olanak sınırlılıklarına karşın yerli sanayi oluşturma çabaları söz konusu iken, II. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan Marshall yardımı şartları ile birlikte uçak üretimi durmuş, yeni projeler THK Uçak ve Motor Fabrikaları’nın üretim faaliyetlerini sekteye uğratmıştır.

 

1914-xx-XX İlk Türk Teknik Havacılık Kitabı

Tayyareci Üsteğmen Mithad Nuri, “Vasıta-i Tayyare” isimli ilk Türkçe teknik havacılık kitabı yazdı.

 

1914-02-12 İlk Türk Posta Uçuşu

İstanbul-Kahire hava seferinde, Nuri Beyin uçtuğu “Prens Cellaleddin” isimli uçak Deperdussin tipindedir, Fethi Bey’in uçtuğu uçak ise Bleriot modelidir. İstanbul’dan, bugün Yeşilköy olarak bilinen Ayastefanos’ta kurulmuş olan Tayyare Mektebinden hareket etmişlerdir. 12 Şubat 1914 tarihinde, Pilot Yüzbaşı Nuri ve Gözlemci Yüzbaşı İsmail Hakkı beylerin kullandığı Prens Celaleddin adlı uçakla Lefke-Bilecik arasında ilk postayı taşır. Kahire yolunda Fethi Bey, Teberiye Gölü yakınlarında 27 Şubat 1914’te şehit olmuş, Nuri bey ise 11 Mart 1914’te Yafa’da şehit olmuştur. 14 Mart 1914’de Şam’da Selahaddin Eyyubi Türbesi’ne gömüldüler. Türk Hava Kuvvetleri’nin ilk şehitleridir. Bu ilk Hava Şehitlerinin anısına, İstanbul’un Fatih semtinde 1914 yılında bir anıt yapılmasına başlanmış ve anıt 1916 yılında bitirilerek törenle açılmıştır. Bu anıtın açılışında yapılan tören, aynı zamanda Türk Hava Şehitleri için düzenlenmiş olan ilk anma günü olmuştur 14 Mart.

 

1923-06-XX Türkiye’de ilk Hava Yolcusu taşıma.

Vecihi Hürkuş, Türk toprakları üzerine gerçekleştirdiği ilk yolcu seferinde Edirne - Caproni Breda arası dokuz yolcu taşıdı.

 

1925-01-25 İlk Türk tayyaresi

Vecihi Hürkuş, ilk Türk tayyaresini üretti (1924 İzmir). İlk uçuşu 25 Ocak, 1925'te gerçekleştirildi.

 

1925-02-16 Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu.

ATATÜRK’ün emriyle, daha sonra 1935 yılında Türk Hava Kurumu (THK) adını alacak olan, Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu.

 

1925-xx-XX İlk Planör İmalathanesi

Türk Tayyare Cemiyeti’nin Ankara-Akköprü’de kurduğu marangoz atölyesi, daha sonraları Planör imalathanesi halini aldı.

 

1925-08-15 Tayyare Otomobil ve Motor Türk Anonim Şirketi kuruldu

TOMTAŞ, Alman Junkers Flugzeugwerke A.G firması ve Türk Tayyare Cemiyeti (TTaC)'nin ortak girişimi olarak kurulan bir şirkettir. I. Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle ayrılan Almanya’nın Versay Antlaşması ile kısıtlanmış uçak imalatları sonucu elindeki birikimlerini eski müttefikleri olan Türkler’e aktararak havacılık çalışmalarına devam etme istekleri büyük etken oldu. Yapılan antlaşma sonucu Türk Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan her türlü uçağı ve motoru üreterek bunların revizyonunu yapacak ve her türlü makine aksamı Junkers firması tarafından karşılanacak olan Kayseri Uçak ve Eskişehir Bakım Tesisleri kuruldu.

 

1925-01-25 Vecihi K VI

Havacılığa gönül vermiş, Kurtuluş Savaşı'na tayyareci olarak katılan Vecihi Hürkuş, kendi tasarladığı Vecihi K VI adlı uçağı imal etti. Uçağı için uçuş müsaadesi istemiş, uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş, ancak teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından gecikmiştir. İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca da, istifa ederek Hava Kuvvetlerinden ayrılıp Ankara’ya gider ve kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti’ne (T.Ta.C.) katılır. T.Ta.C. Fen şubesini organize etmekle görevlendirilir.

 

1926-04-23 Tayyare Makinist Mektebi hizmete açılır.

Türk Havacılığının gereksinimi olan teknik personelin eğitilmesi amacıyla Türk Tayyare Cemiyeti, "Tayyare Makinist Mektebi"ni hizmete açtı.

 

1926-xx-XX Eskişehir Uçak Fabrikası

TOMTAŞ döneminde fabrikada teknisyen olarak çalışan, Kurtuluş Savaşı pilotlarından Vecihi HÜRKUŞ, Vecihi-14 adıyla bir uçak geliştirildi ama başarılı olunamadı. 1930’da, Fransa’da eğitimini tamamlayarak yurda dönen Selahaddin Reşit (ALAN) Bey’in tasarımını yaptığı MMW-1 tipi eğitim uçağının üzerinde çalışıldı. Uçağın prototipi 1932’de tamamlandı. Hızı 200 km/saat, havada kalma süresi 2,5 saat olan ve bazı parçalarının Kayseri Fabrikası’nda imal edilen uçağın uçuş testleri tamamlanamadan proje yarıda kesildi. Eskişehir fabrikası, uçak bakım faaliyetlerine 1960’lı yıllardan sonra jet uçak ve motorlarının bakımlarını üstlenerek devam etti.

 

1927-xx-XX İlk Türk Hava Fotoğrafçılığı

Junkers F 13 uçağı ve Zeiss-jena'dan bir el resim kamerası (HMK C/12, 13x18 cm, f=21 cm) ve bir otomatik seri resim kamerası (RMK C/3, 18x18 cm, f=21 cm) ve bir adet rödresman (SEG C/3, 18x24 cm) satın alındı.

 

1928-10-06 Kayseri Uçak Fabrikası Resmen Açıldı.

 

1929-xx-XX THK, FAI üyeliğine Kabul edildi.

1927 yılında Türk Hava Kurumu havacılık faaliyetlerinin dünya çapında gelişmesini sağlayan ve sportif havacılık konusunda uluslararası boyutta en üst düzeyde organ olan Uluslararası Havacılık Federasyonu'na (FAI) üyelik başvurusunda bulundu. 1929’da, tam üyeliğe Kabul edildi. Kurum, o günden beri ülkemizi, hava sporları konusunda, yurt içinde ve yurt dışında başarıyla temsil etmektedir.

120 Alman ve 50 Türk’ten oluşan ekip fabrikayı 1926 yılında üretim için tesis etmiş ve dönemin Milli savunma Bakanı Recep Peker kuruluşundan iki sene sonra açılışını yapmıştır. Türk-Alman ortak üretim şirketi arasında yüksek maliyet ve işgücüne dayalı anlaşmazlık mahkemeye intikal ettirilmiş ve üretimi planlan Junkers A-20 ile Junkers F-13 Limosine uçaklarının üretime geçirilmesi durdurulmuş, 28.05.1928’de TOMTAŞ’ın lağv edilmesiyle fabrika kapatılmıştır. Anlaşmazlığın temelinde ise, Türkiye’nin tüm Boksit ve Petrol depolarında Almanya’nın, haklarının olduğu iddiasının olduğu ileri sürülmüştür. 400 milyon tonluk Türkiye Boksit rezervine ortak olmak gibi bir niyeti olan Alman şirketinin bu iddialarının önünü kesmek için Türk Tayyare Cemiyeti anlaşmayı feshetmiş ve Junkers’in tüm hisselerini satın alarak, fabrikayı 1930’da Milli Savunma Bakanlığı’na devretmiştir. Fabrika sonradan Hava Müfettişliği’nin emrine verildi. 1932 yılına kadar burada 15 adet Junkers A-20 imal edildi. Bunlar tamamen metal yapım olup Türk Hava Kuvvetleri’nin ilk telsizli uçaklarıydı. 1932’ den sonra ilk anlaşma Amerikan Curtis-Wright grubuyla yapıldı. Anlaşmada Curtis’den av, yolcu ve Fledgling uçakları alınması planlandı. Bununla beraber Curtis-Wright uçaklarının montajının Kayseri’de yapılmasına karar verildi. Bu anlaşma sonrasında yapılan anlaşmalarla fabrika, II. Dünya Savaşı’na kadar içlerinde Alman Gotha 145, İngiliz Miles-Magister gibi uçaklarında bulunduğu 112 adet uçak imal etti. 1939’da fabrikanın uçak üretim, bakım ve revizyon hakkı Türk Hava Kuvvetleri’ne verildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan Amerikan Marshall yardımı sebebiyle uçak üretimi durduğundan yeni projeler devreye konulmadı, tesisler uçak bakım ve onarımı amacıyla 1950’de Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi oldu.

Not:  1. Dünya Savaşının ve devamında 2. Dünya Savaşının temel nedeninin Petrol olduğu göz önüne alınırsa ve Petrol Savaşları günümüzde hala mevcut ise, Türkiye üzerinde oynanan oyunlara daha başka bir göz ile bakmak gerekir. Marshall Yardımı adı altında Türk sanayi ve Eğitim Sistemi üzerine konan ipotek (başka bir deyişle teslimiyet), hava ve demiryollarından vazgeçilerek petrol ve yan sanayi ürünlerinin tüketimine dayalı “Karayolu” nu ulaşımda ve sanayide kalkınma için temel araç olarak seçmemiz (ya da seçmeye teşvik edilmemiz), denizi doldurarak Topkapı Sarayı Duvarları boyunca sahil yolları, Beşiktaş Bulvarı, daha sonraları Otoyol yapımı ve bir Cumhurbaşkanı’nın dediği “Demiryolları Komünist işidir” veciz sözü, ülkemizin nereden nereye geldiğinin çok açık bir ifadesidir.

 

1930-09-16 Vecihi K-XIV

1930 yılı yıllık iznini 2 ay ücretsiz olarak uzatıp Kadıköy’de bir keresteci dükkânını kiralayarak 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi K-XIV uçağını inşa etmiştir. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara’ya dönmüş, Ankara üzerinde bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiş. Uçabilirlik sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığına müracaat ederek müsaade istemiş, 14 Ekim 1930’da, “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almıştır.

 

1931-xx-XX Vecihi K-XIV ile Türkiye Turnesi

THK Vecihi Hürkuşu, kendi atölyesinde ürettiği Vecihi K-XIV uçağı ile bir Türkiye turu yapmasını ister. Uçuş, büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri bağışlarla zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafta büyük yardımcısı makinisti Hamit’in işine son verilir Hürkuş’a ödenen uçuş tazminatı kesilerek Vecihi XIV uçağı uçuştan men edilir.

 

1932-04-21 İlk Türk Sivil Pilot okulu

Vecihi Hürkuş, ilk Türk Sivil Tayyare Mektebi’ni kurar. İkisi kız olmak üzere 12 öğrenci kaydolur. 27 Eylül 1932’de eğitim ve öğretime başlanır. Okulun gayesi Türk gençliğini havacılığa alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı. Okulun motorlu ve motorsuz iki şubesi olacaktı. Eğitim teorik ve uygulamalı olarak yapılıyordu. Büyük bir atölyesi vardı. Kalamış’ta bir hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük bir sahası, bir de Fikirtepesi’nde uçuş alanları vardı. İlk 12 öğrenci Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin, Kenan, Bedriye ve Eribe idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir kazası olmamıştır. Zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin Tekel İdaresi’nin ve İş Bankası’nın reklâmlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.

 

1932-xx-XX Selahattin Reşit Bey ve MMV-1

Türk Tayyare Cemiyet'inin yurt dışında eğittiği mühendislerden Selahattin Reşit Bey ve ekibi, motor ve pervanesi dışında tüm parçaları Türk malı olan ikinci ulusal tipteki uçağımızın (MMV-1) prototipini üretti. Bu üretim, bütün yurtta çok büyük heyacan yarattı. (İlk üreten V.Hürkuş 1924-İzmir).

 

1933-05-20 Havayolları Devlet İşletme İdaresi (HDİİ)

Havayolları Devlet İşletme İdaresi (HDİİ), Türkiye’de sivil havayolları kurmak ve hava taşıma yapmak üzere görevlendirildi.

 

1933-08-XX İlk Kadın Pilotumuz - Bedriye Tahir GÖKMEN

Bedriye Tahir GÖKMEN, Vecihi Sivil Tayyare Mektebi mezun olan ilk kadın pilotumuzdur.

 

1935-05-03 Türk Hava Kurumu (THK)

Kongre kararıyla Türk Tayyare Cemiyet'in ismi "Türk Hava Kurumu" (THK) olarak değiştirildi.

 

1935-05-03 Türkkuşu kuruldu.

Atatürk'ün yıllar boyu her gittiği yerde konuşmalar yaparak gençliğe vermek istediği havacılık aşkı, havacılık coşkusu, kısa sürede sonuca ulaştı ve gençler akın akın Türkkuşu'na koşmaya başladı. Kurum, vatan göklerine aralarında Atatürk'ün manevi kızı ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha GÖKÇEN'in de bulunduğu, birçok değerli elemanlar yetiştirdi.

 

1936-xx-XX Nuri Demirağ ve NuD-36

Nuri Demirağ İstanbul Beşiktaş'ta, dizayn ve prototip çalışmaları yapacak büyük bir atölye ile Sivas-Divriği’de seri imalat yapacak bir uçak fabrikası ve havacılık okulu kurma girişimde bulundu. SelahaddinALAN’ın ve Alman uzmanların yardımıyla 1937 yılında Beşiktaş-Barbaros Hayrettin İskelesi’nde Etüt Atölyesi’ni ve 1941 yılında Divriği’de çok sayıda pilot ve teknisyenin yetişeceği Gök Uçuş Okulu’nu kurdu. İlk paraşüt imalatı da DEMİRAĞ’ın çalışmaları arasında yerini aldı. Etüt Atölyesi; montaj atölyesi, dökümhane, motor ve pervane imalathanesi, malzeme muayene ve teknik laboratuarları olan bu okul, uçak imalat fabrikası haline getirildi. Nuri DEMİRAĞ Yeşilköy’de, şimdi Atatürk Hava Limanı olarak kullanılan arazide, uçuş sahası da yaptırdı. Beşiktaş'taki atölyelerde uçak mühendisi Selahattin Reşit Alan yönetiminde ilk uçak, 1936'da yapılır ve tek motorlu bu uçağa NuD-36 adı verilir.

 

1936-xx-XX İnönü Planör Kampı

İnönü Planör Kampı hizmete girdi.

 

1937-xx-XX Vecihi Hürkuş ve Mühendislik Diploması

Vecihi Hürkuş, Atatürk'ün emriyle Uçak Mühendisliği eğitimi alması için Almanya’da Weimar Üniversitesi’ne gönderilir. 1939'da Tayyare Mühendisi diploması alarak yurda dönen Hürkuş'a, “iki yılda mühendis olunmaz" denilerek mühendislik ruhsatı verilmez. Hürkuş ruhsatı, Danıştay kararı ile alır. Eğitim için gittiğinden beri Türk Hava Kurumu’nda da yönetim değişmiş, vazifeleri başkalarına verilmiştir. O günkü koşullarda teknik imkanın olmadığı Van’a tayin edilir.! Bunun üzerine istifa ederek kurumdan ayrılır.

 

1937-xx-XX Etimesgut Motorlu Uçuş Kampı

Etimesgut Motorlu Uçuş Kampı ve aynı yıl yapılan Ankara ve İzmir Paraşüt kuleleri, binlerce gencimizi biraraya getirir.

 

1938-xx-XX Nuri Demirağ ve NuD-38

1938'de çift motorlu olarak yapılan ikinci uçak ise NuD-38 adını alır. Çift motorlu, barışta yolcu uçağı, savaşta istenildiği zaman eksiksiz bir bombardıman uçağı görevini görecek şekilde yapılan ve saatte 270 kilometre hıza ulaşan, 5.500 m yükseğe çıkabilen NuD-38’in yapılması, dünya uçak sanayicilerinin dikkatini birden Türkiye'ye ve Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasına çeker. Ürettiği NuD-38 adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yurt dışında büyük ilgi görür ve bu uçaklar Dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alınır. Başarılı uçuşlardan sonra bu uçakların seri üretimlerinin yapıldığı ve bir kısmının da yurtdışına satıldığı bilinmektedir. Fakat 1939’da THK, sipariş ettiği uçakların imal edilen prototipe uygun olmaması, uçakların akrobasi kabiliyetinin bulunmaması ve zamanında teslimat yapılmaması gerekçeleriyle sözleşmeyi feshetti. Nuri DEMİRAĞ’ın THK’ya açtığı davada bilirkişinin DEMİRAĞ hakkında olumlu rapor vermesine rağmen mahkeme THK’nın lehinde karar verdi ve bu karar DEMİRAĞ’ın havacılık konusundaki faaliyetlerine büyük ölçüde sekte vurdu. DEMİRAĞ’a İspanya, Irak ve İran’dan gelen teklifler, hükümet tarafından engellendi. Gök Okulu kapatıldı. Yeşilköy’deki tesisler, havaalanı yapılmak üzere istimlak edildi. Elde kalan uçaklar ise, devredilemeyip hurdacıya satıldı. Bu gibi olayların doğurduğu zorluklarla 1945 yılında tesisler kapatılır.

 

1941-08-17 Yeşilköy Tesisleri Açılışı

Nuri Demirağ, uçak tamir atölyesi, hangarlar, ve deniz uçakları için sahilde bir kızaktan oluşan Yeşilköy tesislerini 1941 yılında gerçekleştirir. Okul 1943 yılına kadar 290 pilot yetiştirir, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin özellikle mühendislik bölümü öğrencilerinin staj yeri olur bu okul. Hatta mühendislerin birçoğu pilot olur. Cumhuriyet döneminde mühendis pilotların çoğu, yoğun olarak bu dönemde olmuştur.

 

1942-xx-XX Etimesgut Uçak Fabrikası

Etimesgut'ta daha önce kurulmuş olan atölyelerin genişletilmesiyle Uçak Fabrikası projesini gerçekleştirir. Etimesgut Uçak Fabrikası'nda 1200 işçi ve Türklerin yanında başta müdür Wedrychowski olmak üzere 35 kadar Polonyalı mühendis ve teknisyen görev alır. Atatürk Orman Çiftliği arazisinde 60.000 m2'lik bir alanda kurulur. Fabrika için 4.5 milyon lira, makine teçhizatı ile birlikte toplam 9 milyon lira harcanır. Lisansör firma İngiliz De Havilland'dır, makineler İngiltere, Amerika ve İsviçre'den temin edilir. Bir süre yabancı lisanslı uçak motoru imalatı ve onarımı yapan fabrika kapasitesinin çok altında çalıştırılmış, pek çok yan üretimde (musluk, piston, kuyu tulumbası vb.) bulunmuştur. Etimesgut uçak fabrikası girişiminin önemli özelliklerinden bir tanesi, yurtdışından patentli uçakların üretim ve revizyonunun yanında tamamı yerli tasarım uçaklar geliştirmek üzere bir etüt bürosunu içeriyor olmasıdır. 6 yüksek mühendis, 4 mühendis ve 11 teknik ressam olmak üzere 21 kişilik bir ekipten oluşan bu birim, 1952 yılına kadar 16 tip uçak tasarımı gerçekleştirmiş, bunlardan 12'si sonuçlandırılmış ve bu süreçte 126 adet Türk tasarımı uçak üretilmiştir. Bu projeler arasında deneysel delta kanat planör gibi öncü teknolojilere sahip olan THK 13, Paris'te havacılık fuarında sergilenmiş ve ilgi görmüş, ambulans/turizm uçağı olarak tasarlanmış olan THK 5/5A Danimarka'ya ihraç edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin uçak üretmekten vazgeçtiği 1950'li yıllarda THK-16 kodlu ve Mehmetçik isminde eğitime yönelik bir jet tasarımının THK tarafından geliştirilmekte olduğu bilinmektedir.

 

1942-09-09 İlk Harita Subayı Şehitlerimiz.

Kandıra'da düşen fotogrametri uçağında, üç harita subayı şehit oldu.

 

1947-xx-XX Ankara Rüzgar Tüneli.

THK’nın araştırma üniteleri arasında yer alan ART’nin yapımına 1947 yılında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından başlanmış, mekanik ve motor aksamları 1950 yılında monte edilen tünel, kısmen işler duruma gelmiştir. Ankara rüzgar tüneli (ART) de bu doğrultuda, uçak tasarım ve geliştirme sürecinde gerekli araştırma-geliştirme altyapısını ve uçuş öncesi ölçümleri sağlama işleviyle ihtiyaç duyulmuş önemli bir bileşen olarak gerçekleştirilmiştir. Rüzgar tünelleri, havada hareket eden ya da bir hava akımının etkisinde kalan her türlü araç ve yapının üzerine etki eden aerodinamik kuvvet ve momentlerin bulunması, akım şeklinin ve yapısının belirlenmesinde kullanılan araçlardır. Gerçek uçuş öncesinde ölçekli modeller yoluyla gözlem ve test imkanı sağlayan tesisler olarak rüzgar tünelleri, 20. yy başından itibaren havacılığın gelişiminde önemli rol sahibi olmuşlardır. Etimesgut Uçak Fabrikası ile eş zamanlı olarak rüzgar tünelinin kurulması kararı, ülkedeki havacılık sanayisi adına hedeflenenlerin, havacılığa dair teknolojinin ülke sınırları içinde üretilmesini de içerdiğinin önemli bir işaretidir. İnşa edildiği dönem için ART'nin büyüklüğü ve teknolojisi itibarıyla Balkanlar dahil yakın coğrafyada bir benzerinin olmadığı ve Avrupa'nın önde gelen rüzgar tünellerinden olduğu anlaşılmaktadır. 1956 yılında Genelkurmay’a devredildi ve bir süre için depo olarak kullanıldı. AHT günümüzde TÜBİTAK-SAGE bünyesinde hizmet vermektedir.

 

1954-03-20 Sivil Havacılık Dairesi Başkanlığı Kuruldu

6382 sayili Kanun ile Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde kurulan "Sivil Havacılık Dairesi Başkanlığı kurulur.

 

1954-11-29 Hürkuş Havayolları.

Hürkuş Havayollarını kuran Vecihi Hürkuş, Türk Hava Yolları’nın seferden kaldırdığı uçaklardan 8 tayyareyi Ziraat Bankasından kredi ile almıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak, hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyup izin vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi ama sabotajlar, uçaklarının parçalanması ve sonunda uçuştan men edilerek engellenmesi ile uçamadı. Buna rağmen uslanmadı, elinde kalan son uçağını da Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu’da torium, uranium ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı, sabotajlar ve engellemeler sonucunda, havayolu şirketinin faaliyetlerine son verdi (1960). Uçakların borçları nedeniyle hayatının son günlerinde zor anlar yaşayan Hürkuş'un, Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekti, uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri de borcuna eklendiğinden, I. Dünya Savaşı'nda gösterdiği başarılar ve vatana hizmeti dolayısıyla bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz kondu. Ankara'da anılarını yazdığı sıralarda beyin kanamasından komaya giren Vecihi Hürkuş, 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu.

 

Alıntı: eKutuphane http://www.servetbasol.com/Articles/HavacilikKronolojisi.htm

 

Türk Sivil Havacılığının bu müthiş gelişimi ve saldırgan ülkelerin Türkiye planları karşısındaki durumu ilginçtir.

Tarafsız kalma politikası yürüten Atatürk, sanayi devrimine geçişteki en önemli ve en kıymetli unsurun insan olduğunu bilmekte idi.

Birey yetiştirmek, onun ilk hedefi idi. Bu nedenle Köy Enstitülerini kurdu.

Köy Enstitüleri eğitim modeli, bireylere olayların farkına varabilme yetisi kazandırıyordu.

Kendi bilincine varan, ülkesinin ve dünyanın değerlerinin farkına varır. Bu da yurttaşlık bilincini yaratır.

16.400 kadın ve erkek öğretmen ile 7300 sağlık memuru ve 8756 eğitmen yetiştirmiştir.

Mezunlar arasında Mehmet Başaran (doğ. 1926), Talip Apaydın (doğ. 1926), Fakir Baykurt (doğ. 1929) ve Mahmut Makal (doğ. 1933) gibi yazarlar da bulunmaktadır. Şiir, hikaye ve romanlarında köy sorunlarını işleyen bu yazarlar, sosyal, kültürel ve siyasal etkinlikler de göstererek köy insanının dünyası için bilinç yaratmışlardır.

Köy Enstitüleri'nin işleri toplu alınan kararlarla yürütülürdü. Hafta sonlarında, bu çalışmalarla ilgili olarak kıyasıya tartışmalar yapılırdı. En küçük bir yolsuzluğun gözden kaçmamasını sağlayan aşağıdan yukarıya bir denetim düzeni bulunmaktaydı.

 

KÜLTÜR DERSLERİ: Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi, Matematik, Fizik, Kimya, Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi, Yabancı Dil, El Yazısı, Resim-İş, Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar, Müzik, Askerlik, Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı, Öğretmenlik Bilgisi:-Toplumbilim-İş Eğitimi-Çocuk ve İş Ruhbilimi-İş Eğitimi Tarihi-Öğretim Metodu ve Tatbikat, Zirai İşletmeler Ekonomisi ve Kooperatifçilik

 

ZİRAAT DERS ve ÇALIŞMALARI: Tarla Ziraati, Bahçe Ziraati, Sanayi Bitkileri Ziraati ve Zirai Sanatlar, Zootekni, Kümes Hayvancılığı, Arıcılık ve İpekböcekçiliği, Balıkçılık ve Mahsulleri

 

TEKNİK DERS ve ÇALIŞMALAR: Köy Demirciliği (Nal bantlık, Motorculuk), Köy Dülgerliği (Marangozluk), Köy Yapıcılığı-Tuğlacılık ve Kiremitçilik-Taşçılık-Kireççilik-Duvarcılık ve Sıvacılık-Betonculuk,

Kızlar için köy ev ve el sanatları: -Dikiş-biçki, nakış, -Örücülük ve dokumacılık-Ziraat sanatları

 

İLKELERİ:

- Çevreye uygunluk ilkesi.

- Öğrencinin doğasına uygunluk ilkesi.

- Kendi kendini yönetim ilkesi.

- İş içinde kendi kendine çalışma ilkesi.

- Öğrenciye yetki ve sorumluluk verme ilkesi.

 

Bu gün yukarıda sayılan kaç mesleğin okulu olduğuna siz karar verin.

Bugün bu ilkeler doğrultusunda eğitim aldınız mı? Bir düşünün.

 

Köy Enstitüleri’nin temel hedefi, bu eğitim modeli ile kişinin kendi farkına varılabilirliğini kazanmasıydı.

Öğrenciler anlıyor, düşünüyor, sorguluyor ve üretiyordu.

(Vali Nevzat Tandoğan "siz düşünmeyin, eğer Komünizm iyi bir şeyse onu da biz getiririz" demişti.)

Yaptığı işin verdiği mutluluk ile yaşamlarına anlam katabiliyordu.

Ancak o dönemde toplumun eğitim düzeyi, demokrasiyi sindirme bilinci ve batının (Amerikan Baskısı-Marshal Planı) baskısı, Köy Enstitüleri'nin kapatılmasında büyük rol oynadı.

Ülke nüfusunun yüzde seksenini oluşturan köylü halk, kadın-erkek, çocuk demeden, gecede gündüzde, yokluk kıtlık içinde doğayla vb. güçlüklerle, birlikte, yan yana boğuşuyorlardı. Kızlı erkekli köylü öğrencilerin Enstitüler’de, devlet güvencesinde modern bir eğitim görüyorlar, kültürel etkinliklerde bulunuyorlardı.

Aşık Veysel 1942-1946 yıllarında Enstitülerde saz öğretmenidir. Yaşar Kemal, Hasanoğlan'ın ilk yıllarının, yapmanın, yaratmanın bir sevinç şakıması içinde olduğunu anlatır ve yine Aşık Veysel'in bu şakımayı iliklerine kadar yaşadığını söyler. Yaşar Kemel, "Karacaoğlan da böyle şakır mıydı" diye sorar Aşık Veysel'e. Veysel uzun uzun güldükten sonra "Karacaoğlan böyle şakıyamazdı fukara; onun Hasanoğlan'ı yoktu" der.

Atatürk, İzmir İktisat Kurultayında şunları söyler: "Ekonomik kalkınma Türkiye'nin daima bağımsız ve daha güçlü olmasının belkemiğidir. Türkiye böyle bir kalkınmada iki güce dayanacaktır. Bunlardan biri ülkenin toprağı, iklimi gibi başlı başına bir servet olan coğrafi durumudur. Bir de Türk köylüsünün silah kadar makine tutmaya da yaraşan güçlü eli ulusal olduğuna inandığı işlerde ve zamanlarda tarihin akışını değiştiren yüksek ve sosyal duygusudur."

 

Peki Atatürk'ten sonra ne oldu.

Marshall Yardımı ve sonra NATO, nasıl etkiledi bizleri;

-   Önce Enstitülerin yöneticileri ve öğretmenleri değiştirildi. Arkasından 2000 öğrenci sınıfta bırakılarak enstitülerden uzaklaştırıldı. Babalarına tazminat davası açıldı.

-   1947'de çıkarılan 5117 ve 5129 sayılı yasalarla köylerde görev yapan enstitülü öğretmenlerin kurumları ile ilişkisi kesildi. Ellerinden araç gereçleri alındı.

-   Yüksek Köy Enstitüsü, 1947-1948 öğretim yılında kapatıldı.

-   9 Nisan 1947 günü bir yönetmelikle öğrencilerin yönetimde söz sahibi olmalarına son verildi, ders dışı çalışmaları kısıtlandı.

-   9 Mayıs 1947 günlü genelgeyle karma eğitime son verildi.

-   20 Mayıs günlü genelgeyle enstitü kitaplıklarında sakıncalı görülen kitaplar ayıklandı ve yakıldı.

-   1948'de enstitülerde izlenen programlar öteki okullarınkine çevrildi, iş eğitimine son verildi.

-   Enstitüleri bitiren öğretmenler amaç dışı olarak ilkokul veya gezici başöğretmenliklere atandı.

-   Birçok enstitü mezunu öğretmenin, yedek subaylık hakkı ellerinden alınarak çavuş çıkarıldı.

-   Artık, gazetelerde kimi yerlerde Köy Enstitülü öğretmenlerin komünistlik yüzünden tutuklandıkları haberleri yayınlanmaya başladı."

Şimdi etrafımıza bakıp Atatürk'ün ve devrimlerinin nasıl boğazlanıp nefessiz bırakıldığını görebiliriz.

Bunu kimler yaptı? Kimleri suçlamalıyız?

         04 Temmuz 1948’de Marshall Yardım Planı kabul edildi.      

Marshall Yardımı adı altında Türk sanayi ve Eğitim Sistemi üzerine konan ipotek (başka bir deyişle teslimiyet), hava ve demiryollarından vazgeçilerek petrol ve yan sanayi ürünlerinin tüketimine dayalı “Karayolu” nu ulaşımda ve sanayide kalkınma için temel araç olarak seçmemiz (ya da seçmeye teşvik edilmemiz), denizi doldurarak Topkapı Sarayı Duvarları boyunca sahil yolları, Beşiktaş Bulvarı, daha sonraları Otoyol yapımları ve bir Cumhurbaşkanı’nın dediği “Demiryolları Komünist işidir” veciz sözü, ülkemizin nereden nereye geldiğinin çok açık bir ifadesidir.

         1939’da fabrikanın uçak üretim, bakım ve revizyon hakkı Türk Hava Kuvvetleri’ne verildi. Amerikan Marshall yardımı sebebiyle uçak üretimi durduğundan yeni projeler devreye konulmadı, tesisler uçak bakım ve onarımı amacıyla 1950’de Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi oldu.

         27 Aralık 1949’da imzalanan “Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Antlaşma…”

“Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu antlaşma ile belirlenen ve parası Türk Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracaktır.”

“Komisyon dördü T.C. Vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir…”

Bu yeni eğitim programları da, semeresinin çok kısa sürede verdi.

Kur'an kursları sayısı;

1925’ten 1934 yılına kadar 9-10

1934’ten 1945 yılına kadar 14-41

1945’ten 1950 yılına kadar 41-127

1950’den 1996 yılına kadar 127-5949

1996’dan 2000 yılına kadar 5949-3305 arasındadır.

Çünkü Amerika, 50 yıllık planı doğrultusunda Rusya’yı güneyden saracak en güçlü birliğin İslam birliği olacağını düşünmüş ve Komünizm'i en büyük tehlike diye 50 yıllık plan olarak tanıtmış ve savunma stratejisi olarak da "Müslümanlığı" kullanmıştır.

Bunun sonucu gelinen durum El Kaide; Ruslara karşı kurulan dini örgütler ve beslenen radikal İslam.

Görsel bir şekilde ilan ettiği ikinci 50 yıl planında ise “En büyük tehlike İslami Terör” olarak ilan edilmiştir.

Bu gün her

60,000 kişiye 1 hastane,

    900 kişiye 1 doktor,

    350 kişiye 1 cami,

    780 kişiye 1 din görevlisi düşüyor.

Türkiye'de 1.435 iken Almanya'da 11,000 kütüphane var.

Marshall Planına biz talip olduk. NATO’ya girmek için Kore'ye biz asker gönderdik.

Havacılığın lafımı olur, tarımı biz bıraktık, genleri değiştirilmiş tohum ile 1'e 50 kazanalım diye.

Biz, zorla ya da kaybedilen bir askeri savaş sonucu bu hale düşmedik.

Dostlarımız tavsiye ettiler. Bu tavsiyelere uyanlar, iktidar olup güçlendiler.

Biraz arkasını dönenlere, kulak tıkayanlara ise, hemen güç isteyen yeni talipler çıktı.

Tarihini bilmeyenler, geleceklerini kuramazlar.

"Keşke bizde yapabilsek" diyor arkadaşımız ama şimdi tarihimize bakınca, yapabilenlerin ne hale getirildiğini görüyoruz.

Özdemir Erdoğan bir şarkısında şöyle der;

"Hiç bir hayvan öldürmez acıkmadıkça

Güç için öldürmek, insanlarda var."

 

Sevgiler

090111

www.servetbasol.com

servetbasol@servetbasol.com