Düşün düşün…

e1f9e67a-9e40-40cc-9bab-3c2f92ea82f0-original.jpeg

Günümüzdeki eğitim sistemi, akademik yetenek üzerine kuruludur. Kamu yararı hiç düşünülmemiştir. Her şey, endüstrinin gereklerine bağlıdır. Bundan dolayı kamu eğitimi ikiye bölünmüş durumdadır. Endüstriyel iş sahaları önceliklidir. Geriye kalan sahalar ise desteklenmez. Müzisyen olma, resim mi yapmak istiyorsun, vazgeç. Tiyatrocu mu olacaksın, aç kalırsın. Sanat seni geçindirmez, sporcu olacaksan futbolcu ol.! gibi.

1.ci dünya savaşından sonra öngörülen bu akademik eğitim sistemi, yaratıcılığı öldürüp “başarı” ile özdeşleştirilmiş, bu sisteme uyan ülkemiz de işe alınacak herkese önce “üniversite mezunu” şartı koymuştu. Yani üniversite, başarının anahtarı olmuştu. Kimse yetenek, girişimcilik ve zeka istemiyordu. “Çamurdan olsun, üniversite mezunu olsun” düşüncesi o günlerde işi kotarmakta idi.

UNESCO önümüzdeki 30 sene içerisinde tüm dünyada, insanlık tarihinden bu yana gelmiş-geçmiş tüm nüfustan daha fazla üniversite mezunu insan yetiştirmiş olacağımızı hesaplamış. Şu anki durumumuza bakarsak, artık “üniversite mezunu” olmak işe yaramıyor. BA yapmış olanlar bir kısma, PhD yapmış olanlar diğer kesime hitap ediyor. Yani akademik eğitim iflas etmiş durumda.

Peki yetenek, zeka ve girişimcilik nerede kaldı?

APH-1444 Yöneticilik

Yaratıcılığı öldür, kişiliği yok et, düşünceyi aşağıla, sonra da bu geri kalmış eğitim sistemine bel bağla. Bindiğin dalı kesmek ile aynı. “Hiç düşünmez misiniz?”

 

SPD’li Sarrazin’in ‘Bunlardan sadece manav olur’ diyerek işaret ettiği Türk toplumunun bir üyesi, Almanya’da bakanlık koltuğuna oturdu. Aydan Özoğuz’un babasının meyve ticareti yapmasına ‘kaderin garip bir cilvesi’ mi desek, ‘hoş bir rastlantı’ mı bilemedik. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı oldu.

Fransa'nın yeni cumhurbaşkanı Sarkozy'nin başbakan olarak atadığı Fillon'un kabinesi açıklandı. En prestijli bakanlıklarından Adalet Bakanlığı'na göçmen bir ailenin Müslüman kızı atandı. UMP'nin Fransa'da kurduğu yeni hükümette 7'si kadın, 8'i erkek 15 bakan bulunuyor. Bu kadın bakanlardan bir tanesinin ataması ülkede tam anlamıyla devrim niteliğinde. 5 milyon Müslüman'ın yaşadığı Fransa'da ilk kez önemli bir bakanlığa Müslüman bir bakan atandı. Cezayir ve Fas asıllı Reşide Dati ülkenin yeni Adalet Bakanı oldu... Dati'nin hem Müslüman hem de göçmen bir ailenin çocuğu oluşu bu atamanın önemini iyice artırıyor. Dati, 12 çocuklu okuma-yazma bilmeyen Cezayirli bir anne ve Faslı işçi bir babanın çocuğu...

Kabinede en dikkat çeken isimlerden biri olan 31 yaşındaki Hukuk ve siyasal bilgiler mezunu Cezayir asıllı Rachida Dati; Fransa tarihinde ilk kez göçmen asıllı biri olarak Adalet Bakanı olurken, Senagalli bir ailenin kızı olan 29 yaşındaki Rama Yade, İnsan Haklarından Sorumlu Bakanlığa getirildi.

Varoşlarda Mağripli genç kızlara karşı yapılan baskı ve şiddeti protesto etmek amacıyla kurulan ‘Ne Fahişe Ne Köle’ adlı derneğin lideri Berberi kökenli Cezayirli Fedala Amirada Konut ve Kent Bakanlığı’na bağlı çalışan Kentleşmeden Sorumlu Bakanlığa atandı.

 

Fransa Resmi İstatistik Kurumu (INSEE) tarafından göçmen ve göçmen kökenli Fransız vatandaşlarını konu alan araştırma, Fransalı Türkler hakkında çarpıcı bilgiler ortaya koydu.

Bugüne kadar göçmenler üzerine yapılan en kapsamlı araştırmayla, göçmen ailelerin çocuklarının eğitimde Fransız öğrencilerden daha başarılı olduğu ortaya çıktı. Türkiyeden göçenler eğitim alanında en başarısız yabancı grubu oldu.

Raporda dikkat çeken diğer bir unsur ise göçmen kızların Bac sınavında Fransız hemcinslerinden daha başarılı olması. Bilhassa, Fas, Tunus ve Senegalli göçmen ailelerin kızları en başarılı gruplar arasında yer alıyor. Ancak, Türkiye kökenli kız öğrencileri yüzde 42'lik Bac başarı oranı ile son sırada yer alıyor.

INSEE'nın raporuna göre, göçmen ailelerinin çocuklarının Fransız öğrencilerden daha başarılı olmasının altında ailelerin teşviki büyük rol oynuyor. Büyük çoğunluğu işçilik yapan göçmen ebeveynler, çocuklarını daha iyi meslek sahibi olabilmeleri konusunda teşvik ediyor. Ancak, Türk ebeveynlerin önemli bir kısmı üniversite diplomasının çocuğunun iş bulmasında fayda sağlamayacağına inanıyor. Türk ailelerin yüzde 65'i üniversite diplomasının bir faydası olmadığı kanaatinde.

Fransa'da yaşayan Türklerin büyük çoğunluğu 'işçi' olarak çalışıyor. 25-64 yaş arası aktif çalışan Türk nüfusu içinde diğer meslek grupları dikkate alındığında en yüksek oran yüzde 61 ile işçi sınıfı. Büyük çoğunluğu inşaat ve gıda sektöründe faaliyet gösteren Türklerin yüzde 29'u asgari ücretli vasıfsız işçi, yüzde 32'si vasıflı işçi olarak çalışıyor. Avukatlık, doktorluk gibi yüksek meslek gruplarında ise Türkler yüzde 3'le tüm etnik gruplar arasında en son sırada yer alıyor.

Öte yandan şirket sahibi, tüccar ve zanaatkar oranında Türkler yüzde 16'lık oran ile ilk sıralarda yer alıyor. Türk nüfusu, girişimcilikte Fransızların ve göçmenlerin genel ortalamasının üstünde yer alıyor.

 

Bir yanda eğitime ve kişiliğe verilen önem, her mahallenin kendi Konservatuarı’nın bulunması, sanata verilen değer ve okuldaki öğrencilerin her ay bir defa mutlaka toplu olarak sanat olaylarına katılmalarının sağlanması, Meslek okullarının çokluğu ve çeşitliliği. Buna karşı ülkemizde yaratılmaya çalışılan geleceğe ait örnekler;
“En tehlikeli kesim okumuş kesim. Türkiye'nin geleceği için cahil nesil lazım.”

Göçülen ülkenin “daha avantajlı” olmasının nedenlerinin başında kişilerin cinsiyet, ırk, din ve/veya mezhep farkı gözetmeksizin sistem içerisinde eşit kişilik olarak birlikte eğitilmesi, eğitilirken vasıf ve yeteneklerinin göz ardı edilmemesi.

Böyle eğitimsiz bir nesilden, sadece IPC içerisinde tanımlanmaya çalışılmış bir uluslar arası konu ve bu tanımlamanın yapılma nedeni de para cezası kesebilmek! Üstelik Danıştay tarafından yürütülmesi durdurulmuş 7 karar var bu yönetmelikte.

“States should ratify the Montreal Protocol 2014 and implement consequential changes to national legislation as soon as possible” denmesinin ardından geçen iki sene içerisinde neler yapıldı ben pek bilemiyorum ama mutlaka bilenleriniz vardır.

Bildiklerinizi paylaşırsanız hem ben, hem de okuyanlar bir şeyler öğrenmiş oluruz. Yine de okuduk diye bizden korkmayın, bizim zararımız kendimize!

Çekinmeyin, “Akla nazar değmez.!”

www.servetbasol.com

161010