Akıllı Tahtalar

silgi.jpg

1957 Müfredat Programında Uygulanması İstenilen Yöntemler

1. sınıf: 3 saat Okuma, 2 saat Kompozisyon.

2. sınıf: Edebiyat kolu: 4 saat Okuma, 1 saat Kompozisyon;

3. sınıf: (Ed.) 5 saat Okuma,1 saat Kompozisyon;

1976 yılı programında yer alan içeriğin dört dönemi esas alan 1991- 1992 programına uygulanmasının güçlüğü nedeniyle kredili sistemi esas alan 1991-1992 programı uygulamadan kaldırılmıştır.

1991 programında “Türk Edebiyatı”, “Dil Bilgisi” ve “Kompozisyon” üç ayrı ders olarak kabul edilmiş ve programları da ayrı ayrı hazırlanmış iken 1992-1993 öğretim yılında uygulamaya konulan programla tekrar birleştirilmiş ve ortak notla değerlendirilmesi eski programlardaki gibi bir uygulamaya geçildiğini göstermektedir

1995-1996 Müfredat Programı

1991 programı, “uygulanabilirlik” vasfının olmaması yüzünden 1995- 1996 öğretim yılı başında uygulamadan kaldırılmış, Ders Geçme Sisteminden vazgeçilerek henüz programı hazırlanmamış olan Sınıf Geçme Sistemi’ne geçilmiştir.

Dil bilgisi ders içeriğindeki yoğunluğa rağmen ders saatinin azlığı tüm programlar boyunca eleştiri konusu olmuştur. 2005 yılında ise 9. sınıfta ortak olarak tüm bölümler 2 saat dil ve anlatım dersi almakta, 10., 11. ve 12. sınıflarda ise öğrencilerin okudukları bölümlere göre bu saatlerin arttığı görülmektedir. Ders programında ayrıca ders içeriğine göre hangi konuya kaç saat ayrılacağı, ağırlığın hangi konu üzerinde olması gerektiği konularında bilgi verilmektedir.

CUMHURİYET’İN İLANINDAN GÜNÜMÜZE ORTA ÖĞRETİM DİL BİLGİSİ ÖĞRETİM PROGRAMLARININ TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ

ÖZTOPRAK, Ferah Burgul

 

Küresel Dünya Eğitim İnovasyon Zirvesi (WISE)

Kasım 2017’de gerçekleşti. Zirveye 100’den fazla ülkeden 2000 delege katılımda bulundu. İki yılda bir düzenlenen etkinlik için Doha’ya eğitim, teknoloji ve medya sektörlerden önde gelen liderler davet edildi. Gerçek-sonrası (post-truth) bir dünyada eğitimin rolü zirvedeki konuların merkezindeydi. Bu çerçevedeki konulara ek olarak medya okuryazarlığı, yapay zeka ve yapay gerçeklik, sosyal girişimcilik, tasarlanmış düşünce ve eğitimde doğru seçimler üzerine oturumlar gerçekleştirildi.

PISA Testi

34’ü OECD üyesi ülkeler olmak üzere toplam 70 ülkeden 540 bin öğrencinin katılımı ile PISA testi yapılmaktadır. Tablodan da görüleceği üzere eğitim sıralamamız düşüş yaşamaktadır.

PISA Direktörü Andreas Schleicher, Habertürk gazetesinden Nalan KOÇAK’a verdiği röportajda Türk eğitim sistemi için “Öğrettikleriniz artık gereksiz” ifadesini kullanmış, ezberde iyi olduğumuzu fakat yaratıcılıkta kötü olduğumuzu vurgulamıştır.

Fatih projesi kapsamında teknolojik olarak büyük bir adım atılmış olsa da verilen bilgilerin çağımızın gerisinde kaldığını söylemek mümkün.

Salman Khan,” ‘Dünya Okulu’ adlı kitabında ülkemizdeki akıllı tahta uygulamalarını çok güzel özetlemiş. Kitapta der ki ‘Teknolojiyi değiştirip öğrenme yöntemini aynı tutarsanız, kötü uygulamaya iyi para harcıyorsunuz demektir.’. Akıllı tahtalar vesilesi ile teknolojinin eğitim sistemimize girmiş olması güzel fakat öğrencilerin akıllı tahtada oyun havası açıp oynamaktan başka aktivitelerinin olmasını diliyorum.”

http://amfiweb.net/turkiye-dunya-egitim-sistemi-siralamalarinda-ne-durumda/

 

Yazıyı yayınlıyorum, birisi öyle bir yorum yazıyor ki, konuyu anlamamış olduğunu üzerine basa basa ifade ediyor. Haklı olduğu tek konu, yazılanı anlayamamak. OECD ülkeleri içerisinde, okuduğunu anlamakta sınıfta kaldığımız, geçmişte birçok kez ifade edilmişti.

Burada nasıl yanlış eğitim verdiğimizden ya da geri kalmış bir eğitim sistemimizin dahi olmadığından bahsetmeyeceğim.

Bizi biz yapan dil’imizin nasıl yok edilmeye çalışıldığından bahsedeceğim.

Dilimizi iyi bilmez ve kullanmazsak, ne doğru bir şey anlayabiliriz, ne de anlatabiliriz.

Dilimizi koruyamazsak, birbirimizi de koruyamayız.

Eski eğitim sistemlerinde Türk Dili ve Edebiyatı yanı sıra “kompozisyon” dersi de vardı ve sınav olur, not alır, geçer ya da kalırdık. Yine bu ders çerçevesinde “tartışma”lar yapar, çıkar kürsüye bir şeyler savunur ve hiçbir zaman birbirimizin sözü kesmez, dikkatle not alır, karşı tezin açığını yakalar, hatasını, konuşma sıramız geldiğinde yüzlerine vururduk.

I Would Challenge You To a Battle of Wits, But I See You Are Unarmed.

Aramızdaki en sağlam iğneleme de bu sözdü.!

"Beyinlerimiz savaşsın isterdim ama görüyorum ki silahsızsınız bayım"

Okuduğumuz kitaplar arasında Türk çeviri tarihinin en ünlü çevirmenlerince dilimize aktarılan yabancı eserler, okudukça zevkine vardığımız ve anlamakta sıkıntı çekmediğimiz muhteşem eserler, elbet bize öğretilen Türk Dili ve Edebiyatı dersi ve öğretmenleri sayesinde bizde tutku haline gelmişti.

Herkesin bildiği Cyrano de Bergerac’dan kısa çümle;

(Cyrano de Bergerac, Yazan: Edmond Rostand, Çeviren: Sabri Esat Siyavuşgil)

“Dans l'espoir vil de voir, aux lèvres d’un ministre, Naître un sourire, enfin, qui ne soit pas sinistre ? Non, merci !”

Fransızca bilmeye bile gerek yok. “Non, merci !” zaten Türkçe gibi.

En basit çeviri ile “hayır, teşekkürler” olabilir.

Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip, taklalar mı atmalıyım? İstemem, eksik olsun!

Bu muhteşem çeviri (istemem, eksik olsun!), dile olan hakimiyet ve ifadenin özgürlüğü, bizlerin böyle muhteşem eserler okuyarak gelişmemizi sağladı. Sözce haznemiz geliştikçe, okuma arzumuz arttı, okudukça da sözce haznemiz.

Geçen yazımda 9000 sözce okuyup, yazıp, konuşarak mezun olan gençlerimizden bahsetmiştim. (İki ileri bir geri) Dünyanın en yeni eğitim modelini getirsek, Türkçe bilgilerini geliştirmeden, sözce haznelerini arttırmadan nasıl bu eğitim verilebilir? Tartışma sözcesinin, kavga dövüşten değil, tartının iki kefesinden geldiğini nasıl anlatabiliriz? Daha birbirlerini dinlemeyi bırakın, sözün bitmesini beklemeden kendi bildiğini daha yüksek sesle söyleyince kazanacağına inanmış bir işsiz genç ordusu var.

Rahmetli babamın bir şiiri vardı, kim için yazdı bilmiyorum ama şöyleydi;

Ben derim iri, o der ufak,

Ben derim eğri, o der doğru.

Dili dönmez gözü döner,

İki laf edemem ki kapı gıcırtısı gibi..!

www.servetbasol.com

180409