Bonobo maymunu ateş yakıp yemek yapıyor,

APH-2004a.jpg

Geçtiğimiz yıllarda hayvanların taş çağına girdiği konuşuluyordu. Başlangıçta BBC tarafından duyurulan bu bulgular insanların, insan türünü en akıllı ve ayrıcalıklı tür olarak görmesi fikrine ağır bir darbe daha indirmişti.

Eğer Tayland’da bir grup makak maymunu geçmiş 50 yıl boyunca taş çağını yaşıyorsa acaba dünyada başka ne tür evrimsel gelişmeler yaşanıyor? Henüz bunlara yeterli cevap verilmemişken insanlığın zekâ düzeyleri arasındaki hiyerarşiyi tekrar yapılandırması gerekecek gibi görünüyor.

Bonobolar, şempanzelerin kuzenidir. Kanzi adlı bu bonobo 35 yaşında ve maalesef esaret altında doğmuş. Des Moines, Iowa üniversitesinde bulunan ve maymun bilinci hakkında araştırmalar yapan bir grup araştırmacı aynı zamanda onlarla iletişim kurmanın yollarını da geliştiriyor.

Kanzi bu maymunlar arasında en etkileyici olanı, özellikle ateş yakma ve işi bittiğinde onu söndürme, kendi yemeğini pişirme, yemeğini şekerlemeler ile tatlandırma gibi etkileyici becerileri var.

Dr. Savage-Rumbaugh, Kanzi ile ilgili şunları söylüyor: “Kanzi ateş yakıyor çünkü bunu istiyor. Kanzi küçükken ilkel insanların nasıl ateş yakıp onu kontrol ettiğini gösteren filmler izlemişti. O filmlerden özellikle Spellbound’u büyülenmiş biçimde binlerce defa izlemişti.“

Kanzi ayrıca 3000 İngilizce kelimeyi anlayabiliyor ve semboller yardımı ile konuşabiliyor ve bunların 500’ünü kullanarak insanlarla iletişime geçebiliyor.

Onun yeteneklerine dayanarak, insanlar artık insanların ve zekanın gelişimi, hayvanların bilinci ile ilgili düşüncelerini değiştirebilirler.

* Şunu belirtmeye gerek duyuyorum ki hayvanların üzerinde deney yapmayı veya onları bir yerlere kapatmayı kesinlikle doğru bulmuyor ve sonuna kadar karşı çıkıyorum. Haberi paylaşmaktaki amacım insanın kendi zekâsını en üstün görmesi hatasına karşıdır.

Dr. Savage-Rumbaugh

https://gaiadergi.com/bonobo-maymunu-ates-yakip-yemek-yapiyor-3-bin-kelimeyi-anliyor/

 

APH-2004b.jpg

Dedektif: Görevinizin ne olduğunu söyler misiniz?

Şüpheli: Sinyal istihbarat toplayıp analiz ederek müşterilerimin işine yarayabilecek raporlar hazırlıyorum.’

Dedektif: Hizmetinizin muhatabı kimler?

Şüpheli: Britanya Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları.

Dedektif: Yani Britanya hükümeti için çalışıyorsunuz.

Şüpheli: Hayır, hükümetler değişir. Ben Britanya halkı için çalışıyorum. Hükümetin Britanya halkını koruyabilmesi için istihbarat topluyorum. Hükümet halka yalan söyleyebilsin diye istihbarat toplamıyorum. Bir terör saldırısını engellemek için istihbarat toplanmasına bir itirazım yok. Benim itirazım Birleşmiş Milletlerdeki bir oylamanın manipüle edilmesi ve dünyanın yalanlarla savaşa sürüklenmesine.

Yukardaki diyalog, İngiliz-Amerikan ortak yapımı ‘Official Secrets’ (Resmi Yalanlar) isimli belgesel-drama türündeki filmin en vurucu sahnelerinden birinde geçiyor. Sahnede aksiyon yok, vuruculuğunun kalbinde iyi bir metin ve berrak oyunculuk var. Kahramanımız Katharine Gun, GCHQ’da (Hükümet İletişim Genel Merkezi) Pekin lehçesi olan Mandarin uzmanı. Britanya istihbaratı için dünya çapında telefon dinlemesi yapan bir ajan Katharine. Soyadı aslında ‘Gun’ değil Türkçe telaffuzla ‘Gün’; çünkü kocasının soyadını kullanıyor. Yaşar Gün, Britanya’ya siyasi ilticada bulunmuş ve oturma izninin çıkmasını beklemekte olan bir Türkiye Kürdü.

Katharine ve çalıştığı serviste farklı dillerde dinleme yapan diğer ajanlar 2003’teki Irak işgalinden bir buçuk ay kadar önce Amerikan istihbarat teşkilatı NSA’den GCHQ’ya gelen kritik bir mesaja dair bir e-posta alıyorlar. E-postanın ilişiğinde Irak işgali için BM Güvenlik Konseyi kararı çıkartmaya çalışan ABD’nin, konseyin daimi olmayan üyelerini yola getirecek şantaj malzemesi bulunması konusunda Britanya istihbaratından yardım isteyen bir bilgi notu var. Katharine’in yapması gereken dinleme yaparken Irak oylamasında kilit rol oynayacak beş ülkeye (Bulgaristan, Angola, Kamerun, Şili ve Gine) karşı koz olarak kullanılabilecek bir istihbarat bulmak. ABD ve Britanya’nın elinde Saddam Hüseyin’in Irak’ta kitle imha silahları bulundurduğuna dair bir istihbarat olmadığını bilen Katharine vicdanının sesini dinleyerek bilgi notunu savaş karşıtı aktivist Yvonne Ridley aracılığıyla Observer gazetesine sızdırıyor.

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/01/07/resmi-sirlardan-resmi-yalanlara/

 

Günümüzü ne denli karmaşık bir yapı ve ne denli bir kargaşa ile yaşadığımız sanki gözümüze sokularak kabul ettirilmeye çalışılıyor. Tüm bu olaylar içerisinde de birileri geleceklerini bırakın garantilemeyi, planlamayı bile gerçekleştiremiyor.

Zeka ile düşün birlikte kullanıldığında işe yarar. Buradan çıkarılacak sonuç, sizin insani kökeninizin geçmişine bağlı olarak şekillenecek ve paylaşılacaktır. Eğitiminiz için kullandığınız sözcüklerin çokluğu, kültür ve yetiştiğiniz ortamın çeşitliliği ile yaşadığınız ülkenin altyapısına bağlı özgün bir sonuç elde edeceksiniz. Doğru ile eğriyi, yalan ile gerçeği asırlar boyu araştıranlar, yalanlar ve düzmece iftiralarla saf dışı edildiler en masum deyişle.

Türk çocuğu ise zaten liseyi bitirdiğinde, ana dilinde 9000 sözcük, bir Finli çocuk 40.000, bir İngiliz 98.000, bir Alman 88.000, bir Fransız 82.000 sözcük duyarak, okuyarak, öğrenerek mezun oluyor. Eğitim ile uğraşanlar bilir, yol tarif etmekte bile zorlanan birisine neyi nasıl öğreteceksiniz?

Öz Türkçe bir sözcük olan “öğün” aslında “öğ” sözünden türetiliyor. Bu kelime ise “akıl - us” anlamına geliyor. Sözcüğe Atatürk’ün getirdiği ve o dönemlerdeki kullanımıyla dile getirdiği “-ün” eki ise “akıllan, aklını kullan” anlamı kazandırıyor. Yani “Türk; öğün, çalış, güven” deyişindeki “öğün” sözcüğünün anlamı, “övün” yani övünmek değil. Ayrıca bu cümlenin anlamı da çok farklı bir mesaj veriyor: “Türk; aklını kullan, çalış, güven”.

Bilindiği üzere "aklını kullan" emri Kur'an da 64 defa geçer.

İşte eğitimin temel hedeflerinden birisi de budur. Çeşitli dersler ile düşünmeyi, araştırmayı ve öğrenmeyi kolaylaştırmak. Ezber, düşünce sistemini bozduğu ve gelişimi engellediği için tercih edilmez. Düşünün 1’den 19’a kadar Annex toplamda 3880 sayfa tutuyor. Bu sayıya daha Doc serisi eklenmiş değil. Eğer eklerseniz 10.000 sayfa üzeri sadece ICAO. Eurocontrol, EASA ve SHGM daha buna dahil değil. Ama mesleğinizi yaparken ayırt etmeden başvurmak zorunda kalacağınız bir yayın elbet olacaktır. İşte ezber değil, bağlantıyı akıl ederek 15.000 sayfadan size gerekli olanı çabucak bulmak, bulmanın yolunu öğrenmek, geleceğiniz için çok önemli bir yetenek olacaktır.

Bundan dolayıdır ki bir kişinin değerini anlamak için hocası, ustası, yani onu o meslekte eğiteni sorulur hep. Çırak ise kimin çırağı, usta ise kimin yanında usta oldun sorusunun çokça sorulma nedeni budur. Ustalar, hocalar aslında mesleğin en önemli kısmını, yani “tavır” kısmını öğretirler, ya da öğrenmek isteyenler, kitabı olmayan bu tavrı, iyi gözlem yaparak öğrenmek zorundadırlar. Bu nedenle hep bu deyişi kullanırım;

“Meslekler arasında fark yoktur, meslektaşlar arasında fark vardır”.

Hangi mesleği yaparsanız yapın, iyi meslektaş olmaya çalışın.

www.servetbasol.com

200120