Korteks’e karşı Amigdala

İster iş ister siyaset ister spor veya eğlence olsun, insanların kendilerini beğenme çağında yaşadığımız açık. Şöhret başarı ile eşit ve kendini örnek gösterme kural haline gelmiş. Sonuç olarak, kendimizi ürkütücü bir özgüvenle doldurmaya teşvik ediliyoruz. İş psikolojisi profesörü Tomas Chamorro-Premuzic, kabadayılık ve alfa içgüdüsünün genellikle (en azından bir süreliğine) yetenek ve etkililikle karıştırıldığını iddia ediyor. Chamorro-Premuzic'in yakın tarihli bir HBR gönderisinde öne sürdüğü gibi, liderlik pozisyonlarında bu kadar çok (yetersiz) erkeğin kadınların önüne geçmesinin nedeni bu olabilir.

Evet, bizi kibrin tehlikelerine karşı uyaran çok sayıda kitap, makale ve araştırma var. Sözcük Yunancadan gelir ve aşırı gurur ve kibir anlamında ve genellikle iktidardakiler yeteneklerini aşırı derecede abarttığında ortaya çıkan ve gerçeklikle bağın koptuğunu gösteren bir sözcüktür. Ve evet, çoğumuz bunun tersi olan alçakgönüllülüğün sadakat uyandırdığına, tutarlı, üretken ekip çalışması oluşturmaya ve sürdürmeye yardımcı olduğuna ve personel devir hızını azalttığına dair kanıtlar gördük.

Yine de alçakgönüllülük niteliği, liderlik geliştirme programlarında ihmal edilmiş gibi görünüyor. Ve kademe kademe yükselen yöneticiler tarafından dikkate alındığı ölçüde, çoğu zaman yanlış anlaşılmakta.

Peki bunu nasıl değiştirebiliriz?

İlk olarak, birkaç şeyi açıklığa kavuşturalım.

Alçakgönüllülük misafirperverlik, nezaket ya da nazik ve dostça bir tavır değildir. Alçakgönüllülüğün uysal, zayıf veya kararsız olmakla da hiçbir ilgisi yoktur. Belki daha da şaşırtıcı olanı, tanıtımdan kaçınmayı gerektirmiyor. Kuruluşların gelişmek ve genişlemek için kendi kendine pazarlama da dahil olmak üzere satış yapacak insanlara ihtiyacı vardır.

Bu arada kibir, farklı düşünen ve inançlarını ileri sürme veya bunlara göre hareket etme cesaretine sahip herhangi bir kişiye uygulanacak adil bir etiket değildir. Bununla birlikte araştırmalar, güçlü bireycilik narsisizmle karıştığında ciddi sorunların ortaya çıktığını gösteriyor. Narsizm.!

Yunanlılara (yarı tanrı Narcissus'un kendi yansımasına aşık olduğu) teşekkür edebileceğimiz başka bir terim. Narsisizm, kişinin kendi yeteneklerine ve başarılarına ilişkin abartılı bir duyguyu, sürekli bir ilgi, onaylanma ve övgü ihtiyacıyla birleştirir. Etiket, bencil bir şekilde davranan herkese gevşek bir şekilde uygulanma eğilimindeyken, psikologlar narsisizmin bazıları için resmi bir kişilik bozukluğu ve sağlıklı ilişkiler kurmalarının önünde gerçek bir engel olduğunu biliyorlar. Narsist, öz farkındalıktan ve empatiden yoksundur ve genellikle eleştiriye veya algılanan hakaretlere karşı aşırı duyarlıdır. Sıklıkla katkıları abartır ve birçok farklı konuda “uzman” olduğunu iddia eder. Bu özellikleri sergileyen bir lidere sahip bir organizasyonun parçasıysanız, bir sorununuz var demektir.

Ancak bu tür uç vakaları işe almayı veya terfi ettirmeyi reddetmenin ötesinde, kuruluşlar liderlik kademelerinde daha fazla alçakgönüllülük geliştirmeye çalışabilir mi ve çalışmalı mı?

Başlangıç olarak altı temel ilke etrafında tasarlanmış bir eğitim programı öneriliyor.

1- Neyi bilmediğini bil.

"Evrenin efendisi" dürtülerine direnin. Bir alanda üstün olabilirsiniz, ancak bir lider olarak tanım gereği genelcisiniz. İlgili niteliklere ve uzmanlığa sahip kişilere güvenin. Ne zaman erteleneceğini ve delege edileceğini bilin.

2- Kendi reklamınızın içinde boğulmamaya çalışın.

Bunu hepimiz yaparız: İster bir basın bülteni yazalım ister kendi kendimizi değerlendirelim, başarımızı en iyi şekilde değerlendiriyoruz ve sonra gerçeğin o kadar da kusursuz olmadığını kolayca unutuyoruz. Bir zaferin ihtişamıyla kutlamak enerji verici olabilir. Çok büyük bir kutlama ise sarhoş edicidir. Görüşü bulanıklaştırır ve muhakemeyi bozar.

3- Rekabeti asla hafife almayın.

Parlak, hırslı ve cüretkar olabilirsiniz ancak dünya diğer çalışkan, yüksek IQ'lu ve yaratıcı profesyonellerle dolu. Onların ve icatlarının ciddi bir tehdit olmadığı konusunda kendinizi kandırmayın.

4- Bir hizmet ruhunu benimseyin ve teşvik edin.

Çalışanlar, hangi liderlerin başarılı olmalarına yardımcı olmaya kendini adadığını ve hangilerinin pahasına kişisel başarı için mücadele ettiğini çabucak anlar. Müşteriler de öyle.

5- Garip fikirleri bile (hayır, özellikle) dinleyin.

Ancak fikrinizin bir başkasınınkinden daha iyi olduğuna veya olacağına ikna olmadığınızda, onların söylediklerine kulaklarınızı gerçekten açıyorsunuz. Ancak yapmanız gerektiğine dair pek çok kanıt var: En yaratıcı ve değerli fikirler genellikle sol alandan, biraz sıra dışı görünen ve organizasyonda yüce bir konuma sahip olmayan bazı ortaklardan gelir.

6- Tutkuyla meraklı olun.

Sürekli olarak yeni bilgileri memnuniyetle karşılayın ve araştırın ve çevrenizdekilerin merak etmesi konusunda ısrar edin. Araştırma, merak ile birçok olumlu liderlik özelliği (duygusal ve sosyal zeka dahil) arasında bağlantılar bulunmuştur. Einstein'nı örnek alın. Ne demişti; "Özel bir yeteneğim yok".

Six Principles for Developing Humility as a Leader

by John Dame and Jeffrey Gedmin

Son birkaç senelik havacılık sitelerinde yazılmış yazılara baktım. Nedeni ise havacılık ile ilgili çok az şey yazdığım idi. Yazdıklarımın gerçekten çok azı havacılık ile ilgili bilgiler içeriyordu. Geri dönüşlere bakınca şu ortaya çıktı. Konu ile doğrudan ilişkili olanlar, zaten biliyorlar ama çoğu okumuyor bile. İlgisi olanlar anlamasa da şöyle bir okuyup geçiyorlar, merak edenlerin ise çok ama çok azı geri dönüş yapıp detay istiyor.

Yine seneler önce öğrencilerime söylediğim söze geldiğimi hissettim;

-   “Ben sizlere bir şey öğretemem. Kimse sizlere bir şey öğretemez. Sadece siz istediğiniz zamanda, istediğiniz kadarını öğrenirsiniz.! Bizler size sadece yol gösterebiliriz, öğrenmenin yolunu!”

Üniversitelerimizin içler acısı hali malum. Düşünün senede 1000 (Yazı ile Bin), her sene Bin Profesör yetiştirip onları ilgili konularında üretime yararı olacak kişileri yetiştirsin diye ilgili (çoğu da ilgisiz) üniversitelere atamaktayız. Bunca atamadan çıkarı olanlar ise bu Profesör unvanını alanlar.

Şu üç özlü söz, günümüze damgasını vurdu;

Prof. Dr. Rahmi Güçlü:

“Dış güçler engel oluyor ama tabii içerden de onlara destek olanlar çıkıyor.”

Sait Çamlıca:

“Oku emrini, diploma al diye anlamış olmanın bedelini çok ağır ödüyoruz.”

Cahit ARF. 1962

“Öğretim üyesi arkadaşlarımız iyilerdi hoşlardı, ama çoğunun bilime dair öyle bariz bilgileri yoktu. Asıl hedefleri işte profesör olmak, dekan olmak, senatoya girmek, rektör olmak gibi şeylerdi. Yani bilim peşinde değil, rütbe peşinde koşmak. Halbuki Üniversite bilim yapmaya müsait haldeydi. Witt geldi, Blaschke geldi, Hasse geldi, daha pek çok insanlar gelip gittiler. Bunlar her geldiklerinde seminerler verirlerdi. Ben ise arkadaşlarımı yalvar yakar götürebiliyordum bu konferanslara, o kadar ilgisizlerdi yani.”

Dr. Bora Küçükyazıcı - Tıp Doktoru, Nöroterapi Uzmanı.

“Eğer eğitim ile beyin korteksinde nöron iletimini yeterli sayıda arttırmazsan, devreye beynin hayatta kalmayı ve yaşamı devam ettiremeye programlı bölgesi olan "amigdala" girer. Amigdala, tahmin edebileceğiniz gibi, "oku, öğren, müzeye git, müzik dinle, sinemaya git, işe gir çalış, üret" falan diyen bir bölge değildir, amigdala "Sana tehlike olabilecek canlıyı yok et, senden olmayanı yok et!" diye bağıran bir beyin bölgesidir. Eğitim ile beynin korteks bölgesini geliştirmezsen, devreye amigdala bölümü girer, şu an ülkemizde ve bu coğrafyada olanların bilimsel yanıtı budur!”

www.servetbasol.com

230102