Gerileme

APH-2315

YOZLAŞMA: Türkçe ’deki en güzel kelimelerden biri. Toplumdaki çürümüşlüğün bir norm halini alması ve değerlerde geri dönülemez çöküş yaşanması anlamına geliyor.

CAHİL: Burada, okula gitme gün sayısı az olan kişi olarak değil, toplum normlarına uyabilecek düzeyde eğitilmemiş veya tersi yönde eğitilerek toplumun günlük hayatına tehdit oluşturan kişi olarak kullanılmıştır. Örneğin, herkes devlet dairesinde sıraya girerken, sıraya girmeyip kurnazlık yaptığını düşünen, yaya geçidinden geçen yayaya yol vermesi gerektiğini kavrayamayan kişi isterse dört üniversite bitirmiş olsun, cahildir.

APTAL: Türkiye dışında bu kelimenin aşağılama sayıldığı bir başka ülke var mı bilmiyorum ama Dünya üzerindeki her 3 kişiden 1’i ortalamanın altında zekaya sahipken, Ortalama Zeka’nın IQ-90 civarı olduğu Türkiye gibi ülkelerde, bu üç kişiden birinin zekası maalesef, “akıllı” olarak tarif ettiğimiz bazı şempanzelerin (IQ-85) altında kalıyor. Sonuç olarak toplumda gördüğünüz tanıdığınız her üç kişiden biri için Aptal demek bir hakaret değil, durum tespitidir. Bu insanların aptal olduğunu bilerek hayata yaklaşmak, pek çok durumda “ama niye böyle yapıyorlar anlayamıyorum?” sorunuzun cevabıdır. Öyle yaparlar çünkü kapasiteleri o kadardır.

 

Toplumlarda cehaletin önüne geçmenin kritik bir eşiği vardır. Bu eşik, birim aklı selim kişi başına düşen cahil sayısı olarak ifade edilebilir ve eşiği var eden şey de aklı selim kişinin eğitebileceği cahil sayısıyla sınırlı olmasıdır.

Bu eşik değer aşıldığında yozlaşmanın önündeki tek engel Devlettir.

Devlet, toplum içerisindeki cahillerin ve aptalların, toplumun geri kalanına zarar vermeyecek düzeyde eğitiminden sorumludur. Bunun en tipik örneğini hani yurtdışına giden herkesin söylediği, “Abi adamlar sıraya giriyorlar, kimse kimsenin hakkını çiğnemiyor, yaya geçidine ayağını atıyorsun duruyorlar” gibi yorumlarda görebilirsiniz.

Bahsedilen toplumlarda herkes bir filozof falan değildir, sadece Devlet, öncelikle vatandaşlarının hepsini topluma zarar vermeyecek düzeyde eğitmiştir. Bunun sonucu olarak karşınızdaki insanın aptal olması sizin için problem teşkil etmez, kapasitesi kadar bir işte çalışır ve toplum için faydalı bir birey olur. Çünkü cahil değildir. Daha yüksek kapasitesi olanlar da aynı temel eğitimi aldıkları için, kapasitelerini kurnazlık için değil toplum yararına kullanmaları gerektiğini aksi durumda hayatın sürdürülebilir olmadığını bilir. Bu sayede uygar toplumlardan daha az dolandırıcı, daha çok bilim adamı çıkar.

Türkiye son 12-15 yılda artarak devam etmekle beraber son 30 yıldır, Özal ile başlayan bir çürüme süreci sonucu artık tam olarak yozlaşmış bir ülke.

Şu an Türkiye’de cehalet bir norm olarak toplumun genelinde kabul görüyor ve kişi başına düşen cahil sayısı, bu kişilerin kişisel emek ve finansmanları ile eğitebileceğinin çok ötesinde.

Üstelik, Cehalet’in iktidar olduğu bir noktadayız ve zaten fazla sağlıklı olmayan devlet geleneğimiz de yerle bir olduğu için devletin var olan durumda cehaleti bırakın önlemek, körüklediği gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu durumda, günümüz Türkiye’si basitçe, yozlaşmış bir toplum olarak tarif edilebilir, çünkü kritik eşik aşılmış, çürüme toplumun genelini sarmıştır.

Cehalet ve yozlaşmadan beslenen bir toplumun artık akıl-mantık ile kurtarılamayacağını anlamak lazım. Çünkü gördükleri güçlü muhalefet hayalinin toplumu kurtarması artık mümkün değil, Ülkede hırsızlığın kötü bir şey olduğunu düşünen kişi sayısı %50'nin altında ise siz bu insanlara değerler ve uzun vadeli planlar üzerinden hiçbir şey anlatamazsınız.

Yakın tarihte bunun birçok örneği yaşandı. Örneğin, 1960'lar Afganistan’ına, İran’ına Lübnan’ına, Mısır’ına bakın. Bir de bu günkü haline bakın.

Afganistan’ın ve diğerlerinin bu noktada kaybettiği şey, dini özgürlükler falan değildi. Onlar, cehalet’in önlenmesi ile ilgili savaşı kaybettiler. Toplumlarında cahil olmak geçer akçe oldu, iktidara gelenler meydanlarda eğitimli insanları “monşerler” diye yuhalatıp da cehaletten beslenince oldu bunlar. Sonrasında cahil bir milleti yönetmenin en kolay yolu olan din öğesi ön plana çıkmış olabilir ancak bütün bu ülkeler yozlaşarak bu duruma geldiler, dindarlaşarak değil.

Türkiye yozlaşmada komşularına göre biraz yavaş hareket etti. Bunu ister “Atatürk’lü yıllar sayesinde” diye tarif edin, isterseniz de “Avrupa’nın burnunun dibinde tüm bu Ortadoğu pisliği ile arasındaki tampon olduğu için, Avrupa tarafından kollandı” diye tanımlayın ama Türkiye için de süre sonunda doldu.

Şu an, günde ortalama 12 saatini TV'de bol tecavüzlü, aldatmalı, dolandırmalı, abisinin karısına sulanmalı diziler ve evlilik programları izleyerek geçiren, kendisi dışında kimseye saygı göstermeyen, çıkarı uğruna yaptığı her şeyi mübah sayan, kaba davranmayı geçer akçe sanıp ülke yönetimini bile kabadayılığa teslim eden ahlaksız bir topluma dönüşmüş durumdayız ve bu toplum çocuk yetiştiriyor, bu çocuklar siz ne kadar uğraşsanız da aynı okula gittiği çocuğunuzun davranışlarını şekillendirecek. En az bir 70 yıl aynı toplumda yaşayacak. Bu noktada artık yapılabilecek hiçbir şey olmadığı gibi bir şeyler yapmaya çalışmak da enerjinin boşa harcanması dışında bir sonuç doğurmaz.

Birey olarak eğer insanlığa bir faydanız olsun istiyorsanız, her tür ayrıştırmayı bir tarafa bırakıp bu faydayı, sizden bunu talep eden toplumlara yönlendirmeniz çok daha doğru olacaktır.

(Demokrat Haber)

 

"İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa, İmha için de o kadar cehalet kafidir."

- Necip Fazıl Kısakürek

"Cahilliğin eyleme geçişinden daha korkunç bir şey yoktur."

- Goethe

"Cahil insan, gül ise de koklama."

- Aşık Veysel

 

Cehaletin ahlaksızlıkla özleştiği bu günlerde, ara vermeden ve usanmadan vurguladığımız çocuk ve torunlarımızı nasıl bir ortamda yetişip nasıl bir gelecek içerisinde kendilerini bulacakları hakkında ortaya koyduğumuz öngörülerimiz, umarım daha da kötüleşmeden duraksar. İlerleme çağında duraksamanın bile geri kalmışlık olduğunu bilsek de duraksama, ilerlemeye karşı gerilemeden iyidir.

Cahil bir milleti yönetmek çok kolaydır ve aradaki boşluğu da din öğesi doldurur. Ama bilmezler ki asırlar boyu Mevâli (Arap olmayan Müslümanların köle kabul edilmesi) olarak adlandırılmış bir toplum, elbet kölelikten kolay sıyrılamayacaktır.

Cehaletin Devlet tarafından desteklenmesine son vermeliyiz.

Çocuklarımızı neden ve nasıl eğittiğimizi sorgulamalıyız.

Çocuklarımızı ilk okulda ahlak ve disiplin öğrensinler diye göndeririz.

Orta okula ise ahlak ve doğayı öğrensinler diye.

Lise ise mesleklerin tanıtımı için bir kapıdır.

Üniversite ise bu mesleklerin seçilip öğrenildiği birer eğitim kurumudur.

Hiçbirini hakkıyla öğretmez isek, ahlaksız ve cahil bir nesil büyütmüş oluruz. Üniversiteye giriş için sınav soruları çalınabilir, girenler ayrıcalıklı olarak eğitimci yapılabilir ve en sonunda bir bakmışsın, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen senede 1000 (yazıyla BİN) profesör yetiştirmişiz.!

Bunun sonucu olarak uluslararası makalesi bulunmayan toplam rektör sayısı “68, Web of Science” sistemine göre 46’sı devlet 25’i vakıf üniversitesi rektörü olmak üzere toplam 71 rektöre hiç atıf yapılmadığını görürsünüz. Atanan altı yeni rektörün endeksli dergilerdeki toplam makale sayısının 3 olduğu, 4'ünün ise hiç makalesinin bulunmadığı da bir gerçek.

2011 yılında 2 üniversitemiz ilk 200’deyken bugün ilk 200’de tek bir üniversitemiz yok. Bazı sıralamalarda ilk 500’de de üniversitemiz yok. Yükseköğretim sistemimizin niteliksizleşmesinin en önemli göstergelerinden biri de yükseköğretim eğitim sistemi kalitesi endeksinde, Türkiye’nin 137 ülke arasında 101. sırada yer alıyor olmasıdır.

Bizler yazmaktan usanmıyoruz. Yine de biliyoruz ki dua etmenin yanı sıra da bir şeyler yapılmalı ve yapmalıyız.

Sadece çocuklarımızın değil, torunlarımızın da geleceği için.

www.servetbasol.com

230410