Üzerine Koymak

1-  DÜZENE UYMAK: Bireylerin sisteme uymak konusunda istekli olmaları gerekir.

2-  HÜR ELEŞTİRİ: Sistemden rahatsızlık duyanların özgürce eleştiri imkanları ve onları dinleyen dikkate alan yetkililer olması gerekir.

3-  UZLAŞMA KÜLTÜRÜ: Sistemi değiştirmek için kanuni mekanizmaları işletebilecek işbirlikleri için bir esneklik, hoşgörü ve uzlaşma kültürü gerekir.

4-  YAVAŞ DEĞİŞİM: Yetkililerin değişiklikleri adım adım, sistemi sarsmadan yapması gerekir.

5-  TAŞ TAŞ ÜSTÜNE: Bir nesil insan ya da yetkili diğer nesil yetkililerin yaptıklarını koruyup sil baştan yapmadan, bunların üstüne bir taşta onlar koymalıdır.

 

BÜYÜK-BOYUTLU yazılım projeleri… LARGE SYSTEMS… BÜYÜK SİSTEMLER… Hızlı tren projesi… Büyük tüneller… Yeni yapılan hava trafik kontrolü sistemimizin SMART ihalesi…Marmara Ray… Metro projeleri… Yeni elektrik santralları… Nükleer santral… Elektrik dağıtım şebekeleri… Petrol nakil hatları… Uçak yapımı… Helikopter yapımı… Yolcu gemisi, yük gemisi yapımı… Savaş gemisi yapımı…

Bunlar Türkiye’mizin önündeki başarmamız gereken boy ölçüşmeler… Ve çoğunun içinde kontrol ve kumanda amaçlı büyük yazılım sistemleri var… Bunların üretimi ve bakımı için yurt dışına büyük döviz ödemeleri yapıyoruz.

Bunun birçok nedeni olabilir. Ama bunların önemli bir tanesi BÜYÜK SİSTEMLER yapmanın basit ve kısa bir süreç sonucu değil, mesleğinin ustası kişilerin, usta çırak ilişkisi içinde, birkaç nesil ve ömür boyu çalışarak oluşturdukları sistemlerin 15- 20 yıl ısrarla kullanılarak geliştirilmesine dayanan bir kültür işi olmasıdır.

Sorun TAŞ TAŞ ÜSTÜNE KOYMA kültürünü ve devlet politikasını ve siyasi iradesini oluşturmaktır.

Ali Rıza SARAL (2007).

 

Türkler misafirperverdirler.

Düşene vurulmaz.

Komşusu aç iken tok yatılmaz.

Nimeti yerden alırken öper başına koyar, sonra ondan yararlanacak olanların erişebileceği yere koyarsın.

Oğuz Destanı (Oğuzname), Manas Destanı ve Gılgamış Destanı. Ayrıca Türklerin en eski yazılı metinlerinden olduğu kabul edilen, ‘’Orhun Abideleri”ni de bu eserlerin en önemlilerinin arasında saymak gerekir. Yusuf Balasagun’un ‘’Kutadgu Bilig’’i, Kaşkarlı Mahmud’un ‘’Divan-ı Lügat-i Türk’’ü, Hoca Ahmet Yesevi’nin ‘’Divan-ı Hikmet’’i, Ahmet Yükneki’nin ‘’Atabet’ül Hakayık’’ı, Türk kültürünün değerlerini taşıyan çok önemli edebi eserlerdir (Berdibayev, 2002: 295). Ayrıca ‘’Dede Korkut Kitabı’’ ve ‘’Köroğlu Destanı’’ gibi kahramanlık destanları da bunların en başında gelmektedirler. (Emek ve Toplum-Osman Özkul)

Koşma, Destan, Varsağı, Mani, Semai, Kalenderî gibi şiir türleri ozan ve aşıklar tarafından Saz ve Bağlamayla icra edilmiş ve geleneksel üsluplara uyan şiirler Türk ezgisiyle icra edildiği zaman türkü (Türki/ Türk'e ait) adını almıştır.

Bunların hepsi yaşanmışlık sonucu gelişen birer kültürdür.

Milattan önce birinci binden başlayan, günümüze kadar gittikçe zenginleşen ve kesintisiz olarak yaşayan kültürleriyle Türkler, dünyanın en eski ve en büyük milletleri arasında yerlerini almışlardır.

Buraya kadar her şey güzel de Kültür, birikim anlamındadır.

Önce bir konuyu koruyup kollayacak, sonra düzene uygun insan yetiştirecek, bu insanlara hür eleştiri fırsatı sağlayacak, daha önceden oluşturduğun uzlaşma kültürü ile birleştirecek ve yavaş bir değişimi taş taş üstüne koyarak gerçekleştireceksin.

Tüm bunları bir anda yapmak hiç de kolay değil. Eğitim vereceksin, kültür eğitimi vereceksin Kültür nedir, ulusal kültür nedir, toplumsal kültür nedir, sanatsal kültür nedir, bunları öğretip ortak ulusal bir kültür yaratacaksın, geliştirecek ve kollayacaksın.

“Atatürk, Türk ocaklarının faaliyetini ve genel başkan Hamdullah Suphi’yi daima desteklemiş yurt gezilerinde mutlaka muallimler birliğine uğrayıp daha sonra Türk ocağını ziyaret ederek yöneticilerle görüşüp gençlerin çalışmalara katılmasını istemiştir. Ocağın yayınladığı Türk Yurdu dergisi sonuna kadar yüksek bir kültür seviyesini korumuştur. 1932 yılında Atatürk’ün direktifi üzerine de halkevleri kurulmuştur.

Dârülfünûn’u yetersiz gören Atatürk 1933 reformuyla dünyanın en kuvvetli üniversitelerinden birinin kurulmasını gerçekleştirmiştir. Daha sonra Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulmasını emretmiştir. 1936’da Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya-Fakültesi’ni kurdurarak Ankara Üniversitesini açtırmıştır.” (Oktay Aslanapa)

Bugün hangi tip bir kültür dayatması ile karşı karşıya olduğunuzu düşünün.

Bugün kimliğiniz ve kimlik birikiminiz (kültür) için neler kollanıyor ya da kimsenin umurunda mı sorgulayın.

Çini sanatı, saray ve dini mimaride çok kullanılan bir sanattır.

Taş bezeme sanatı 13. yüzyıl Konya ve Sivas şehirlerinde sıklıkla kullanıldı ve gelişti.

Bu kimlik (kültür) bazı konularda kollanmasa da devam etmekte.

Mostar Köprüsünü yine Türk Taş Ustaları onardı. Ahşap süsleme ve oymacılığı, Erzurum, Harput, Beyşehir, Konya gibi büyük merkezlerde bu sanatın en güzel örnekleri meydana getirilmişti.

Peki toplu yaşam ortamında, su küçüğün, söz büyüğün ya da büyüklere saygı küçüklere sevgi ve bunun gibi sevgi ve saygı içeren daha birçok kültürümüzün yozlaşması, bu kültürlerimizin korunup kollanmadığının ve hatta istismar edildiğinin bir göstergesidir.

Sanayi ve üretim alanında asırlardır korunup kollanan “imece” bile şu sıralarda güç karşısında tehdit altında.

Mevcut düzene uygun insan yetiştirecek bir planımız, yetişenlerin hangi iş ve sektörde çalışacaklarını sağlayacak sistemimiz yok. Bu insanlara çok uzun bir süredir hür eleştiri fırsatı sağlayamadık, daha önceden oluşturduğumuz uzlaşma kültürünü ise koruyamadık, polemiklere döndürdük. Bu çok önemli ve gerekli kültürü ve tüm bunları birleştirecek ve yavaş bir değişimi taş taş üstüne koyarak gerçekleştirecek altyapıyı sağlamak yerine liyakati terk edip cehaletin öne çıkmasına izin verdik.

Taş taş üstüne koyarak geliştirdiğimiz sanayi kollarını tümüyle desteklemedik, ayrımcılık yaptık.

İşin özünde plansızlık. Hangi taşın hangi taş üzerine ne zaman ve nasıl konması gerektiğine yol gösterecek bir gelişim birikim (planlama kültürü) gerçekleştiremediğimiz için de her yaptığımız birer yap-boza dönüştü.

THY’nin süreçlerini inceleyen Lufthansa Genel Müdürü Dr.Heinz Ruhnau, THY ile Lufthansa’nın farkını söyle açıklıyor: “Sizin teknisyenleriniz daha pratik, ama bizimkiler daha disiplinli ve planlı.

Biz dokuz zaman dilimini planlama, bir zaman dilimini uygulama için kullanıyoruz. Sanıyorum ki siz planlamaya bir dilim ayırdığınız için dokuz zaman dilimini de yap-bozla geçiriyorsunuz.”

Plan, sistem, bilgi, deneyim, usta-çırak ilişkisi ve paylaşım. Bunlardan çok uzağız.

Bilimden ve adaletten şaşmayalım, sevgi dolu, ayrımcılıktan uzak, liyakatli nesiller yetiştirip, taş taş üstüne koyarak ilerleyip, kişilikli bireylerle gözle görülen bir ivme yakalamalıyız.

www.servetbasol.com

230417